Ahlen,02.07.2009

İlkokul Öğretmenim Meryem İnci ve İlkokul Yıllarımız (1956-1963 yılları)

 

Gayet zayıf,çelimsiz gibi,az konuşan çok iş beceren,kısa boylu,bazan hafif gülümseyen Meryem İnci.Soyadını hak etmiş,saydığım,sevdiğim,hürmet ettiğim ve aynı zamanda da bütün çocukların korktuğu ilkokul öğretmenimiz Meryem İnci. Beni birinci sınıftan üçüncü sınıfın sonuna kadar okuttu,dördüncü sınıfa geçtiğimde ne yazıkki köyümüzden ayrıldı.

 

Bütün temel bilgi ve becerilerimi bana bu öğretmenim kazandırdı.Bütün sınıf olarak korktuğumuz kadar çok da severdik,çok sisiplinliydi ,vazifesine düşkün bir öğretmendi.Bu benim ve bütün sınıftaki arkadaşların şansıydı.Kısa sürede bütün sınıf okuma ve yazmayı öğrendik,daha doğrusu öğretti.

 

Köyümüzden tayinini nereye aldırdı,o yıllarda çocuk kafamla onu bilemiyorum.Ardından bir sürü öğretmen geldi,geçti,hiç birisi Meryem İnci’nin yerini dolduramadı.

 

Sebebini bugün de anlayamadığım o yıllarda her nedense ceviz oynamak,düğünlere gitmek veya Yaka’da kızak ile kaymak yasaktı.Yaz tatili uzun olurdu ve cevizler yazın çırpılırdı,bütün çocukların elleri ve parmakları tetirden dolayı kahverengi olurdu.Ellerin tetirli,boyalı olması da yasaktı.Okulların açılmasına yakın artık bütün çocuklar ellerindeki tetirin rengini çıkarmak için parmaklarımızı taşlara sürte sürte adeta derisini inceltirdik.Gerçi ben bu konulardan dayak yemedim ama sıra dayağı olduğu zaman : „Uzat bakalım Dumlu ellerini der“ ve ben de cetvel ile ellerimden dayak yemiş olurdum.Bana nedense hep Dumlu diye hitap ederdi.

 

Bir gün,ismini veremiyeceğim bir kız arkadaşımız,tabir edemiyeceğim kötü bir laf eder,İnci öğretmenimiz hepimize sordu: „Kim çıkardı bulafı“ diye. Kimseden ses yok ve hepimiz,hatta bütün okul öğrencileri sıra dayağından geçtik,her çocuk avucunu açarak iki cetvel gayet kuvvetli bir şekilde ellerimize „şak-şak“ etti.Bazı arkadaşlarımız homurdanarak „Allahtan kuvvetli birisi değil „ şeklinde konuşmaları da oldu.

 

Aynı yıl babası köyümüzde vefat etti ve köyümüze defnettiler.Hepimizde öğretmenimize karşı ifade edemiyeceğim garip bir duygu içine girdik.Müsamere programlarına çok önem verirdi,dersleri oldukça verimliydi.Temelimi İnci Öğretmenime borçluyum.

 

Aradan uzun yıllar geçti,ben öğretmen okulunda ya beşinci ya da altıncı sınıftaydım.On Dokuz Spor ve Gençlik Bayramını Ereğli’de stadyumda kutlardıkBen güzel mandolin çalabildiğim için okulun bando takımındaydım.Bir bayramda kutlama bitti,hava gayet sıcak,bir elimde mandolin,öbür elimde de sigara,Gülbahçe’ye doğru gidiyorum,oradan Ereğli’de oturan Elif Ablamlara gideceğim.Gayet sevinçliyim.Sümerbank fabrikasının yanından ilerliyorum,önümde,on-on beş metre ileride bir bayan dönüp dönüp arkasına bakıyor ama ben hiç Meryem İnci’nin olabileceğine ihtimal bile vermiyorum.Yavaşladı,ben artık yanına iyice yaklaştım ve birden durdu : „ Siz Dumlu değil misiniz „ diye sorunca tabii ki hemen tanıdım,utandım,elimdeki sigarayı yan taraftan sessizce yere attım.Sevincimden,utancımdan ne konuştuğumuzu bugün bile bilmiyorum.Sonraki yıllarda Ereğli’de defalarca Ereğli’nin en başarılı yılın öğretmeni seçildiğini gazetelerden (yerel) okudum,duydum.Bu bayan,Meryem İnci benim öğretmenimdi.

 

Ne yazıkki ben Almanya’da iken duydum ki kızı annesini feci şekilde öldürmüş.Kızı oldukça hasta imiş.

 

Her zaman rahmetle anıyorum,kendisi ile gurur duyuyorum.Acı ölümü bütün Ereğli halkını yasa bürüdü.Yattığı yer cennet mekanı olsun.

Mustafa Dumlu

Please publish modules in offcanvas position.