Ahlen,07.04.2009
Yeşil Ereğli-İstasyon Caddesi-Atlas Sineması
Çocukluğumuzda çok merak ettiğimiz Ereğli’yi, köyümüzde Karadaşlar diye adlandırdığımız tepeden görmeye çalışır hakkında fikirler yürütür,görmüş gibi birbirimize daha fazla biliyormuşcasına anlatmaya çalışırdık,ki bir parça görme arzumuzu giderebilmiş olalalım.
Köyümüzüze göre Ereğli çukurda kalır,takriben köyümüz iki yüz-üç metre yüksekte kalır.Sanki şehre kuşbakışı olarak bakıyoruz.Elli yıl öncesinde evlerin ısınması,tamamen kömürle olduğu için hava kirliliği oldukça fazlaydı.Şehir üzerine çöken kirli hava adeta şehri kamofle ederdi.
Uzun yılların ardından Ereğli gelişti,büyüdü,Toroslara doğru uzandı ve en önemlisi doğal gaz geldi,hava kirliliği epeyce azaldı.Şu anda aynı yerden Ereğli’yi rahat seyredebilirsiniz,hele geceleri ışıkların parıltısı ayrı bir görünüm verir.
Konya-Adana yolunda itibaren İstasyon Caddesi şehri ikiye böler ve istasyonda son bulur.Ereğli’ye ana giriş caddesi olan bu caddenin sağı,solu lokantalarla,dükkanlarla,
bankalarla,parklarla adeta süslenmiş gibidir.İnsanları cıvıl cıvıl,korkusuz ve sevecen olarak bir oraya ,bir buraya dolaşır,gezinirler.Pek hasmani olaylar yaşanmaz.İnsanlarının birbirine güven duyabildiğine hala inanıyorum.Sanki içte kalmış,dış dünya ile bağlantısı yokmuş gibi bir görünüm vermesine karşın oldum olası modern bir yaşam tarzını tercih etmiş,ama öbür tarafta insanlar birbirine her zaman tolerans gösterebilmiş,gerek siyasi anlamda,gerekse son yıllarda dini anlamda „şu şekil giyineceksin,böyle ibadet edeceksin“ gibi.Barışık bir şekilde insanların bu yaşam anlayışları insana güven duygusu vermiştir hep..
Uzun yıllar öncesi de (otuz-kırk sene öncesi) insanların ilişkileri daha da canlı idi.Az da olsa öğretmen okulunda iken arasıra hafta sonları sinemaya ben de gelebiliyordum.Yatılı olarak öğretmen okulunda okuyan öğrencilerin tek tip elbiseleri vardı.Gri renkli,bütün elbiseler aynı terzinin elinden çıkmış,sadece boy farkı vardı.Postacıcaların elbiselerine benzerdi.Yürüyüşlerimiz de tipikti.Ereğli’de bize hep: „İvrizliler gelmişler „derlerdi.
Ereğli’ye indiğimizde guruplar halinde gezerdik,hele de İstasyon Caddesinde caddeyi boydan boya gidip gelmek,insanları seyretmek,sinemaya gitmiş kadar hoşumuza giderdi.Okulumuzda yüz-yüz elli kadar gündüzlü (nihari) okuyan kız öğrenci vardı.Kız öğrencilere oranla erkek öğrencilerin sayısı oldukça kabarıktı.Bu durumda Ereğli’ye inmek,aynı zamanda biraz daha fazla sivil yaşamın içinde olmak anlamına geliyordu.
Ben Ereğli’li olduğum için yaz aylarında şehirde ikamet eden büyük ablama gider orada kalırdım.Nedense Ereğli’de oldum olası bisiklet çoktur.Bisikleti olan genç kızlar veya erkekler kendilerini fiyaka atarak gösterirlerdi.Benim yoktu,olabileceğinin hayalini bile düşünemezdim,o şekil yetinmesini öğrendim.
Yaz aylarında,bilmiyorum ama sinemalar gece on bir-on ikiye kadar devam ederdi.O ailelerin gece geç saatlere kadar ailecek gezmeleri sanırım büyük bir mutluluk kaynağıydı.Ereğli’nin çemeni o zamanlar çok meşhurdu,şu anda nasıl bilmiyorum.Maddi durumu iyi olmayanlar yarım ekmek arası çemen,değme keyfine…………………………
Mustafa Dumlu
(Ereğli’yi anlattığı o tarihlerdeki nüfusu yirmi beş bin civarındaydı.Şimdi ise dört katı.)