Ahlen,14.01.2009
Almanya’da geçen otuz yılda edindiğim izlenimlerim,gözlemlerim
1978 ağustos ayından beri bu zamana kadar Avrupada yaşıyorum .Batılı,avrupalı ne demek…
Okul yıllarımda batılı veya avrupalının ne demek olduğunu öğrendiğimi zannediyorum.
Düşünüş tarzı,
Yaşam biçimi,
Hakkına sahip çıkma ve hakka saygı gösterme,
Sabırlı olma,
Temizliğe özen gösterme,
İlmi ön planda tutarak akıl ve mantıklı olma,
Zorlaştırmak yerine kolaylaştırmak,
Toplum olarak paylaşmayı bilmek,uygulamak ve bunları daha sıralamak mümkündür.
Batılı için bu saydıklarım bizim toplum için aslında yaşanması-uygulanması daha basit.Yeter ki öz değerlerimize sahip çıkalım,her insanın kendisine duyduğu saygıyı başkalarına duysun,kendine layık gördüğünü başkalarına da reva görmesini bilsin.
Bütün bunların hepsinin eğitim ve öğretimden geçtiğini hem Türkiye’de hem de Almanya’da yaşayarak gördüm,öğrendim ,kabullendim.Verilecek eğitime göre bir çocuğa istediğimiz şekli verebilriz.
İkinci Dünya Savaşı sonrası Almanya ve Birinci Dünya Savaşı sonrası Türkiye……………..
Birinci Dünya Savaşını her türlü olanaksızlara rağmen kazanmış ve akabinde bu günün Almanya’sını yaratmıştır.Biz ise büyük bir savaşın ardından büyük devletlere karşı Mustafa Kemal Atarürk’ün önderliğinde büyük önderimizin önderliğinde ve kısa zamanda büyük hamlelerle gününü herkesin (Atatürk’e düşmanlık besleyenler dahil) yaşadığı bağımsız Türkiye Cumhuriyetini kurmuşuz.
Ne yazık ki Almanya’da yaşayan bizTürkler ;otuz sene önceki Türkiye’yi burada yaşıyoruz.
Türkiye’de olumlu veya olumsuz gelişimlerden bihaber gayet saf,belki de burada bir miktar
Alman’lara uyum sonucu bazı farklılıklarımız ortaya çıkarak izinlerde eş,dost ve akrabalar
arasında bazı anlaşamadığımız konular,görüşler ortaya çıkabiliyor.Azınlık anlayışının vermiş
olduğu bir ruh ile daha fazla dine ve milliyetine sahip çıkma ortamı doğuyor,her ne kadar
Türkiye’de kabulleniş durumumuz buradakiler açısından üzücü de olsa.Dolayısiyle her iki
ülkede de yabancılık pisikolojisini yaşamış oluyoruz.Bu nedenledir ki „siz“ ve „biz“ gibi
kelimeler daha çok kullanılıyor.
Değişim diyalek’in bir gerçeğidir ve doğaldır,ama pozitif anlamda olmalıdır.Hatta değişim ve
gelişim o kadar süratli ki insanların bunu takip etmesi bile zor.Fazla değil,otuz-kırk yıl öncesi
bilhassa köylerde daha televizyon yok iken,şimdi her evde birden fazla cep telefonu,televiz-
yon var.Bir tarafta teknik ve buna bağlı olarak yaşam tarzı,araç-gereçler hızla çoğaldı,ama bu-
na bağlı ve parelel olarak altyapı gelişmedi.Birdenbire birçok şeyi yaşama imkanı,iletişim
görsel medya ; insanların düşüncelerinde bir patlama yaşattı sanki.Toplum olarak öncesinde
yaşadığımız insanlar arasındaki güven duyguları,sevgi-saygı adeta yerini güvensizliğe ve ego-
istliğe bırakmış.Yaşam standartları geliştikçe ona parelel olarak doyumsuzluk sınırlaşıyor.
Öyle bir noktaya gelinmiş ki,kazanılmayan paralar harcanmaya başlanmış ve tabii olarak so-
nucunda sürekli olarak birşeyleri kapmak,koparmak mübah olmuş.Elbetteki bu söylediklerim
benim fikrim,ancak her insan bir yerde kendisini sorgulayabilmeli diye düşünüyorum.