Ahlen, 24.07.2009
Altı yüz yıl üç kıtaya hükmetmiş olan Atalarımızın, soyumuzun yabancılara karşı tavrı, tutumu, tarihlerde yazılı, her ne kadar kasıtlı olarak bir soy kırımı tutturmuşlar, gidiyor sa da.Soykırımının olup olmadığını; bizzat o yörenin insanlarına sormak gerek, yara almamış bir aile yoktur.Ülkemiz insanlarının yabancılara karşı tutumu bellidir, tarihimizden gelen birçok uluslarla birlikte-beraber yaşamışlık bunun en güzel kanıtıdır.Yoksa koca bir imparatorluk altı yüz yaşayamazdı.Bu durumu ABD bizlere karşı koz olarak kullanıyor, hepsi o kadar.Aslında bu tür ülkelere buyur,soykırımını kabul et, ne olacak demek lazım.
Benim üzerinde durmak istediğim, modern günümüz Avrupasında bizzat yaşadığımız yabancı düşmanlığı.
Avrupada, özellikle Almanya’da yabancı demek ; Türkler demektir.Yabancı çok, ama yabancıdan kastedilen Türklerdir maalesef.Hatta Alman Vatandaşlığını alan Türkler de yabancı olarak algılanıyor.Sadece hukuki konumu yabancılar yasasına tabi değil.Alman Vatandaşlığı kan bağını öngörür aslında.
Köküm, soyum Alman diyerek akın akın eski doğu bloku ülkelerinden, özellikle Rusya, Ukrayna ve Kazakistan’dan gelen Almanlar (Rus-Kazak-Ukrayna), otomatik olarak özlük haklarını beraberinde getiriyorlar.Sanki geldikleri ülkelerde değil de Almanya’da çalışmış gibi.Bir Türk’ün kırk senede alamadığını, elde edmediğini, bir Rus Alman’ı geldiği gün elde etti şeklinde düşünebiliriz.
Solingen’deki Türk Aile’sinin yakılması olayından sonra Alman kamuoyu haliyle daha duyarlı hale geldi.Zira bu tür olaylar Almanya’nın dünya kamuoyunda yargılanmasına sebep olurdu, bu durum da elbette Almanya’nın ekonomik politikasına ters düşer.
Her şeye rağmen yabancı düşmanlığı=Türk düşmanlığı,güncelliğini hala koruyor.Devlet olarak gerektiğinden fazla da önlemler alarak önünü kesmek isteseler de, yabancı düşmanlığı birçok Alman’ın ruhuna işlemiş.Yani o tür insanlardan başka türlü düşünmesi beklenemez. Bilhassa yaşlılarında, akademisyenler de yabancı düşmanlığı yok denecek kadar az.
Yirmi iki sene boyunca, on okuldan fazla okullarda ve yüzlerce Alman Öğretmenleriyle omuz omuza çalıştım.Başta okul idaresi olmak üzere bütün çalışanlar Alman öğretmenleri. Ben ve velilerim okullarda öğretmenlerden dolayı yabancı düşmanlığı yaşadık diyemeyiz.Burada hassas olan bir konuya açıklık getirmem gerek.Alman Eğitim Sistemi ülkemizdeki eğitim sisteminden oldukça farklıdır, buranın eğitim sistemine yabancı olan çoğu vatandaşlarımız, çocuklarının başarısızlığı durumunda kolayca : Bu Alman Öğretmeni yabancı düşmanı deyip kendi sorunundan kaçmış oluyor.Bu çok yanlış bir önyargı, tesbittir.Okuyan çocuklarımız da var.Onların okuyabildiği, çocuklarını okutan Alman Öğretmenin Türk dostluğuna mı bağlayalım.Sorundan kaçmak, nedenini öğrenmemek sorunun çözümü değildir.
Yabancı düşmanlığına parelel olarak getolaşma da artıyor.Bazı şehirlerde bazı mahalleler Türk Mahallesi olarak anılıyor.Her ulusun vatandaşları kendi kabuğuna çekilmiş, kendi dünyasını yaşıyor artık.Biz Türkler için bu şu anlama gelebiliyor denebilir : Ülke içinde bir devlet gibi.Önceki yıllarda olan Almanlarla karşılıklı diyaloglar neredeyse kopma noktasına geldi diyebiliriz.Buna bir de bazı tarikat hocalarının gençlerimizi Alman Toplumuna karşı bir anlayış ile okuttuğu gençlerimizi eklerseniz, hiç de hoş bir tablo değil.Yaşadığın toplumla barışık yaşama yerine karşıt bir anlayışla yaşam tarzı.
Bulunduğumuz Nordrein-Westfaalen Eyaletinde çalışan öğretmenlerle bu eyalet adını taşıyan Türk Öğretmenleri Derneği kurduk.Kısa adı ; NRW-TÖD ve seminerlerimize yetkin modaratörleri davet eder kendimizi bilgilendirmeye, yetiştirmeye çalışırdık.Bir defasında Prof.Dr.Faruk Şen’i davet etmiştik, seksenli yılların başlarıydı ve bize ta o zamanlar, Türklerin Alman Toplumundaki yerini anlatmıştı.Alman Toplumunu bir piramide benzeterek zirvede cumhurbaşkanı olmak üzere, biz Türkleri de piramidin en tabanına yerleştirmişti, ekledi : „ Türkler piramidin tabanında kaldığı müddetçe sorun çıkmaz, ama ne aman Türkler zorlayarak zirveye doğru yönelirse, ki rakip olmuş oluyor, o zaman kıskançlık olabilir.“
Dediği gibi de oldu, Türklerin eski konumu kalmadı artık, her branşta yavaş yavaş söz sahibi olmaya başladılar.
Ben, okullarda değil ama hobi bahçemdeki iki Almanın açık açık Türk düşmanlığı yaptığını yaşadım, hala da devam ediyor.Benim yönetim kuruluna seçilmeme resmen karşı olduğu gibi açık açık söylüyor : „Senin bu dernekte söz hakkın yok.“
Buna benzer, komşuluklarda, çeşitli yerlerde zaman yaşıyorum.
Mustafa Dumlu