Ahlen, 20.12.2009
Biz Türkler
 
Biz Türkler, nereye gidersek gidelim biz Türkler, Türklere benzeyen Türkler……. Türklere allerjisi olan milletler, uluslar,…………..  halklar, yeri gelir kızar, bağırır, çağırır, yeri gelir kendini feda eden Türkler.
 
Her ulusun kendine özgü gelenekleri, görenekleri ve en önemlisi de tarihin derinliklerinden gelen vazgeçilmez alışkanlıkları, davranışları vardır. Sosyologların becerisini elbette ben gösteremem, yapamam. Kendi üzerimize yazma ihtiyacını ise yaşadığım değişik ortamlar bu ihtiyacı hissettirdi, zorladı.
 
Monoton bir millet değiliz, monotonluktan nefret ederiz diye düşünüyorum. Onun için olmalı ki „ çay ve kahve bahane, gönü sohbet ister gerisi bahane „ atasözünü kullanırız ve yaşarız da. Yoldan geçen biri selam verse hal-hatır sorduktan sonra çay-kahve ikram etmek isteriz. Ben böyle gördüm, nerede yaşasam bu alışkanlığım da benimle yaşar, ben derken elbette milyonlarca böyle benler var, yaşıyorlar, görüyorum.
 
Türkiye’de yaşarken pek kendimiz üzerinde düşünmezdim, sorgulamak ihtiyacını duymazdım. Aslında insanlar kendilerini başkalarından dinleyecek, kendini anlamaya çalışacak. Yurtdışında insan duygu ve düşünce olarak kendini ve milliyetini sorgulayarak daha bilinçli ve farklı bir şekilde algılıyor. Hele ülkemizde yaşanan onca olaylardan sonra bazan kendimi tanıyamaz gibi hissediyorum. Yaşadığım ülkenin otuz yılını, yaşanan değişiklikleri birebir yaşamama rağmen sanki ülkemizdeki yaşanan zaman içindeki değişiklikler daha bir fazla gibi geliyor, adeta zaman ülkemizde daha hızla ilerliyor.
 
Her ne yaşanırsa yaşansın, neler yaşanırsa yaşansın, olumlu veya olumsuz yaşantılarımızı göz önüne getiriyorum, genlerden gelen bazı alışkanlıklar kendini her zaman hissttiriyor sanki.
 
Aynı insan değişik mekanlarda…..
 
„Düğünlere gider oynarım,
Sular gibi çağlarım,
Eşi-dostu hep ararım,
Çay bahane sohbet yaparım,
Konu-komşuyu severim,
Damarıma dokunmayın, yakarım.“
 
Sabrı engindir, herşeye tenezzül etmez, gururu engindir, ekmeğini paylaşır ama kırmızı çizgisini geçen olursa sabır mabır kalmaz.
 
Müslümandır, mümkün meretebe ibadetlerini yapmaya çalışır, orucuna sabır gösterir, yemeden içmeden sabrı ile orucunu tutar. Ama aynı adam sabır gösterilmesi gereken yerde bir anda herşeyi unutuverir. Günde beş vakit namazını kılar, arkasından duasını yapar ve vakit namazlarını vaktinde kılmaya özen gösteren adam verdiği sözünü de tutmayabiliyor.
 
Binlerce yıllar geçmiş, ülkeler kurmuş,
Binler adsızlar kanıyla toprak sulamış,
Göçebelik beyinlere yazılmış,
Bir elinde heybesi,
Beyinlerde inancı-camisi,
Ataklık kanında korkusuz hamleleriyle,
Kurmuş düzenini, dergahını.
 
Türk denince birçok milletler allerji duyuyor, her nedense güven de duymuyor. Öyle ki güven duyulsa bile yine de bir güvensizlik duygusu değişik milletler Türklere böyle bakıyor. Bu duygu ve düşüncelerimi şövenist duygularımla duygusal olarak yazmıyorum. Yaşadığım ve yaşattırıldığım olaylar beni böyle düşünmeye itiyor, zorluyor.
 
Yüzyıllar öncesinde atalarımızın bir Viyana kuşatmasını yabancı kanallarda onlarca kez belgesel olarak izledim, onlarca kez demek bu tarihi olay sanki bugün yine yaşanacakmış gibi bir emsal olarak gösteriliyor. Mesela aynı ölçüleri ABD için düşünün. Herkesin bildiği gibi Amerikalı Avrupadan göçenler veya göçmenlerdir. Gerçek Amerikalı Kzızılderililerdir ve kovboy filmlerinde zevkle izliyoruz, belki de kızılderililer yenildikçe, yok oldukça sevinmişizdir. Bilinen olaylar film olarak çevriliyor, bütün dünya seyrediyor ve hiç bir devlet soykırımdan söz etmiyor, sözkonusu Türkiye olunca her sene mart ayından itibaren başlar ; soykırımı kabul edecekler mi etmeyecekler mi ? „Demoklasinin kılıcı „
 
Elbette ki tarih, tarihçilerin oluşturacağı bir kurulca ele alınıp herşey gün ışığına çıkarılsın. Nihayetinde tarihi yazanlar da birer insandır, her ülke tarihçileri ne kadar ulusculuktan bağımsız olarak bir başka ülkenin tarihini yazar ; karşıt ülkelerin tarih kitaplarını karşılaştırmalı olarak incelemek lazım.
 
Türkler fıkır fıkır kaynayan bir milletiz. Düğünlere gittiğimizde yaşıyoruz toplu olarak. Yeter ki bir tarafta müzik çalınsın, kaynar ortalık fıkır fıkır, duramayız yerimizde. Öyle ki diskoya giden gençlere taş çıkartarcasına.
 
Her ulus bağımsızlığı için gereken ne ise onu yapar. Ama biz Türklerde bağımsızlık o kadar geniş bir alana yayılmış ki bazan sınır da tanımıyoruz. Bu bağımsızlık anlayışı çok daha da ileri geder ve bir diğerinin bağımsızlık sınırına dayanırsa işte orada kavga tüter.
 
Misafirperverlikte herhalde dünyade Türklerin emsali yoktur. Hatta tanıdığım birçok Alman, gerek Türkiye’deki izin izlenimlerinden, gerekse burada yaşayan bizlerden yaşadiklarını ve menmuniyetlerini özellikle belirtiyorlar. Hatta bazan fazla olan bizim misafirperverliğimizden şikayetçi oluyorlar desem pek de mübalağa etmiş sayılmam.
 
Tanıdık, yabancı, herhangi bir ziyarette ziyaretçiye her Türk Ailesi bir şeyler ikram eder. Zaten öyle yapmazsa çok görülür o aileye.
Mustafa Dumlu

Please publish modules in offcanvas position.