Ahlen, 08.01.2010
Bir   Cuma   Namazı   AHLEN ( DİTİB )
 
DİTİB Ahlen Camisi ile gurur duymamak mümkün değil. Bir önceki yazımda bugünlere nasıl gelinildiğini, bizzat derneğin kuruluş aşamasından bugüne kadar yaşayan ve her türlü konuda yardımcı olan Halil Gündoğdu’nun ve Celal Alpaslan’ın ağzından yazmıştım. Bugün bir cumazı üzerine yazmak istiyorum. İleride bayram namazları ile ilgili de yazacağım.
 
Bazı batılı savaş içerikli filmlerde görmüştüm ve birçok insanlar da görmüştür ; savaş esnasında askerleri kiliseden dini yetkili görevliler psikolojik olarak destekliyor, onlara moral veriyor, yani savaşan askerlerin içinde bulundukları boşlukları bir şekilde tamamlıyorlar, desteklemiş oluyorlar.
 
Avrupada yaşayan Türklerin gerçekten büyük sorunları var, sorunlarıyla bir anlamda başbaşa yaşıyorlar. Ekonomik koşulların ağırlığını yaşayan vatandaşlarımız yaşadığı Alman Toplumundan da soyutlanmış olarak yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Bir boşluk yaşıyorlar desem abartmış olmam diye düşünüyorum.
 
Okullarda verilen Türkçe Kültür Derslerinin yetersizliği, dinderslerinin de Almanca verilmesi beraberinde anadilimiz Türkçe’nin günlük yaşamdaki yeterli derecede konuşulma alanı gittikçe daralıyor. Zaten anadilimiz Türkçe’yi katışıksız ve arı olarak konuşanlar da çok sayılmaz. Konuşanlar da mutlaka konuştuğu her cümlesine birkaç Almanca kelime ekleyerek dilimizin erozyona uğramasına neden oluyorlar.
 
Dil ve cami, birbirinden ayrılmaz iki kavram, özellikle DİTİB’e bağlı bütün camilerde görev yapan din görevlilerinin Türkiye’den gönderilmesi dilimiz için bir avantajdır. Almancaları yetersiz olan din görevlileri haliyle Türkçe konuşuyor ve ilahiyat mezunu akademisyenler oldukları için Türkçe’yi en güzel çekilde konuşuyorlar. Yani din görevlileri aynı zamanda dilimizi de öğretmiş oluyorlar. Bu durum sevinilecek bir durum, zira dil yaşayarak, konuşularak geliştirilir, bu imkan maalesef Avrupada sınırlı.
 
Avrupada camileri sadece ibadet yapılan bir yer olarak görmemeli. İbadet amacı ile camide bir araya gelen müslümanlar aynı zamanda gerek ibadet ederek ve gerek sohbet ederek deşarj oluyorlar. Bütün bir yılı düşünecek olursak, insanlar toplu olarak düğünlerde, mevlütlerde ve camilerde bir araya gelebiliyorlar. Diğer zamanlarında aile ziyaretlerinde, alışverişlerde, kahvelerde bir araya gelinse de yeterli sayılmaz. İnsanların psikolojik olarak desteklenmesi gereksinimine ihtiyaçları var. Öyle zannediyorum ki bu gereksinimler nedeniyle Türklerin toplu yaşadığı yerleşkelerde mutlaka bir cami yaptırılıyor, üstelik insanların geçim sıkıntısına rağmen, ekonomik koşulların günden güne kötüye gitmesine rağmen , toplumsal dayanışma ile yapılan camilerin sayısı günden güne artıyor.
 
DİTİB ‚e bağlı olarak ibadete açılan camiler aynı zamanda gençleri de bir araya getirerek dağılmalarını önlüyor. Ülkemizdeki gençlerin durumuna vakıf olamadığım için Almanya ile mukayese edemiyorum, ancak burada gençler için sunulan olanakların fazla olması gençleri bazı kötü alışkanlıklara da itebiliyor. Bu durum ailelerin gençlerle olan olumlu ya da olumsuz diyaloglarına bağlı, bu bakımdan da cami bir anlamda gençlerin kötü alışkanlıklardan da alıkoyuyor diyebiliriz.
 
Ahlen Ulu Camii bayram ve Cuma namazlarında tıklım tıklım dolu. Kadınlara ayrılan bölüm ve diğer odalarını da hesaba katarsak toplam bin beşyüz mümin aynı anda ibadet yapabiliyor.
Mustafa Dumlu

Please publish modules in offcanvas position.