Ahlen,06.07.2009
Almanya’da Türk Çocuklarının Eğitim ve Dil Sorunları
 
Lisan,dil………….
Dil üzerine epeyce atasözleri,deyimler var.Ben onları burada yazmıyacağım.
 
Dil denince neler düşünür insanlar.Dilin önemini bilmeyen yoktur,bir dil bilen bir insan,iki dil bilen iki insan derler.Dil anahtardır,anlaşma aracıdır,kültürdür,benliktir,kimliktir,kişiliktir,daha örneklendirmek mümkündür.
 
Bir insan dilini tutamayıp zararını yaşadığı gibi dilini yerinde ve iyi kullanan menfaatini de yaşar.Halk dili,kitabi dil,İstanbul dili,şive;her insan aynı konuyu deşişik bir şive ile ifade edebildiği gibi ,buna halk dili,tabiri demek herhalde yanlış olmaz ;baş:ka bir insan da kitabi dil ile ifade eder.
 
Birçok insan halk diliyle,köydeki alışkanlığı ile ifade edince bazıları tarafından yadırganır,veya küçümseyenler bile çıkabilir.Asıl olan ifade etmek istenen konunun anlaştırılması değil mi ? İlle de teşekkür mü etmek gerek,sağol denmiş olsa ne olur ki ?
 
Benim asıl üzerinde durmak istediğim,Avrupadaki Türklerin,özellikle çoğunluğu Almanya’da yaşayanların gerektiği kadar kendi anadilini önemsememesi.Günlük ihtiyaçlarını görebilmekle,ana ve babalarla anlaşabilmekle Türkçe’nin öğrenildiğini zannediyoruz.Günlük olarak ihtiyaçlarımızı ifade ettiğimiz toplam kelime sayısı belli,kaldıki o kullandığımız kelimelerin bir kısmı da Almanca kelimeler.
 
Birçok veli çocuğunu mecburi olmayan anadili dersine göndermemiştir.Öğretmenin mesleki yönü yetersiz olabilir,buna rağmen o derse gelen çocuklar,bazı geleneklerini-göreneklerini beraberlik içerisinde öğrenecektir,yetersiz de olsa dilini öğrenmeye devam edecektir.Akademikler bu konuda hassas ve anadillerinin önemini söylemeye zaten gerek yok.
 
Ben,Alman öğretmenlerinden şu sözleri çok duydum: „Ben Türkiye’ye tamamen yerleşsem dahi çocuğuma Almanca’yı öğretirim.“Hem yaşadığım ülkeye uyum sağlarım,hem kendi anadilimi konuşmaya devam eder yaşadığı ülkenin dilini de en iyi şekilde öğrenmeye çalışırım.Dil problemi biz Türkler için,kendi anadilimizden başka bu ülke dili için de geçerli.Otuz-kırk senedir hala yaşadığı ülkenin diline hakim olamayan vatandaşlarımız,sıkıntısını kendisi de yaşıyor,ülkemize yönelik haksız eleştireleri dili yeterli bilmediği için savunma şansı da yok.Bu şu demek değil: Almanca öğrenmeyelim.Tam tersine yaşadığın ülke neresi olursa olsun,o ülke dilini en iyi şekilde öğrenmek zaruridir,insanların kendi menfaatlerinedir,günlük yaşamlarını kolaylaştırmış olurlar.aynı zamanda uyumun da bir gereğidir.
 
Avrupada doğan ve orada yaşayan çocuklarımızın anavatana sadık kalması,ülkelerini sevmesi,aynı zamanda yaşadıkları ülkeye uyum sağlamaları için öncelikle anadillerini iyi öğrenmeleri gerekir,beraberinde kültürlerini de yaşamış olacaklardır.Kısaca şöyle de diyebilirim;dinini ve dilini,kültürünü yitirenler ülkelerinden de uzaklaşırlar,benliklerini de kaybederler.
 
Okullarda Türk Öğretmenleri tarafından verilen „Türkçe Kültür Dersler“ haftalık iki ders saatinden beş saate kadar.Birincisi,bu ders saati yetersiz,ikincisi ;uygulamada üç ders saati ile kalıyor,ayrıca bu derslerde „Din Kültürü ve Ahlak „ dersleri de veriliyor.Son yıllarda Dinderslerine resmiyet kazandırılmak isteniyor,sınıf geçmede veya kalmada bir bir faktör olması için çalışmalar yapılıyor,ancak bu derslerin „Almanca“ olarak.Alman makamları cami derneklerinden,tarikatlardan bu konuda görüş istiyor,maalesef birçok dernekler dinderslerinin Almanca ile verilmesine olumlu bakıyor.DİTİB’ bağlı cami dernekleri hariç.
 
Dil konusu tartışılmasız önemi büyük.Türkçe Dersleri zaten yetersiz,hiç değil,dindersleri Türkçe verilirse aynı zamanda çocuklarımız dillerini geliştirmiş olacaklar,kültürlerini de.Zaten çocuklarımızın durumlarından belli oluyor,camilere giden çocuklarımızın Türkçeleri genel olarak daha iyi.
Türkçemiz,hoş,zarif,doğurgan,kulağa hoş gelen bir dildir.
„Anneciğim“ mi bir anneye tatlı birses olarak gelir?
Yoksa:
„Meine Mutterchen“      (Türkesi : Anneciğim demek)
Mustafa Dumlu

Please publish modules in offcanvas position.