Ahlen, 08.08.2009
 
Almanya’ya gelene kadar „ben Türk’üm“ kelimesini pek kullanmazdım, bizim kuşakta da günlük yaşamımızda pek kullanılmazdı.
 
Almanya’da bana en çok sorulan sorulardan birisi ; „sen Türk müsün ?, nereden geliyorsun „ sorusu oldu.Elbette Türk’üm ama sorulan sorularla ve hareketli davranışlarla seni Türk olmaya zorluyorlar, burası yanlış anlaşılmasın, yani „ben Alman’ım da desen hayır sen „Türk’sün „ demeye getiriliyor.Sanki bir anlamda ırkçılık körükleniyor.Oysa biz Türkler için ırkçılık bir tabudur, gerek dinimiz ve gerekse geleneklerimize ters düşer.
 
Elli yedi yıllık ömrümün otuz yılını Almanya’da yaşamışım, sanki haberim yok, üzülmemek elde değil, tamamen köy kökenli olarak doğmak, büyümek, bütün eksi ve artılarıyla, özümseyerek herşeyi ile Türkiye’de  yoğrulmak, bütün bu düşüncelerle ömrün daha fazlasını doğmadığın ve büyümediğin ülkede hayalde de olsa yaşamaya çalışmak…….
 
Akıntıya kürek çekmek gibi birşey.
 
Avrupada Türk olmanın avantajlarını yaşıyamadık, bu sözü sadece kendi adıma değil bütün Türklerin adına, Türkiye’den gelen bütün azınlık guruplar adına da söyleyebilirim.Zira Avrupalı işine nasıl geliyorsa arabanın direksiyonunu o yöne çeviriyor, yorumunu ona göre yapıyor, kelimenin tam anlamıyla „çifte standart“ uyguluyor.Bunu şöyle de yorumlayabiliriz ; gerek dini baz alarak, gerekse etnik farklılıkları tetikleyerek çelişkileri artırıyor.Öğretmen olmama rağmen ülkemizde bu kadar etnik gurubun olduğunu bilmiyordum, bana Almanya’da öğrettiler bunları.
 
Ülkemizden gelen her kim olursa olsun, ülkemiz hakkında hangi düşünceye sahip olursa olsun, hepimizin ortak noktası ; aynı kaderi paylaşmak, aynı muameleye tabi tutulmak.Büyük çoğunluğumuzun kırsal kesimden geldiğini düşünürsek, üzerimizden yapılan politikanın daha da kolay olacağı aşikardır.
 
Yabancı denildiğinde kastedilen Türkler’dir.Hatta diğer yabancı guruplar bile biz Türkler’e yabancı diye hitap ediyorlar.Kırk seneyi aşkındır Almanya’ya hizmete eden vatandaşlarımızın pabucu dama atılmıştır ; daha düne kadar eski „Sovyetlerde“ yaşayan ve „ben Alman’ım“ diyerek bugün Almanya’ya gelen Rus-Ukrayna-Kazak ve Polanyalılar asıl vatandaş konumuna getirilmiştir.Oysa bir insan uzun süre yaşadığı yerin tabii olarak  bir bireyidir.Maalesef yabancılığı ülkemizde de yaşıyoruz, daha doğrusu yabancı muamelesi görüyoruz.
 
Yaşadığım ülke olan Almanya’da birçok olumsuz olaylar gördüm, yaşadım, bunlardan birisini burada paylaşmak istiyorum.Almanya’da „Hobi Bahçeleri“ vardır, dernekler olarak kurulur, tüzüğü ve yönetim organları vardır, bu dernekler bölge dernekleri adı altında ve ülke çapında örgütlenerek tek bir çatı altında toplanır ve  faaliyetlerini sürdürür, özel olarak anayasa koruması altındadır.Yirmi senedir benim de bir hobi bahçem olup beş yıldır yönetim kurulunda ikinci başkan olarak görev yapıyorum.Yönetim kurulu ; başkan, yardımcısı, muhasebeci ve sekreterden oluşur.Yönetim kuruluna seçilmem, yönetimdeki arkadaşların isteğiyle gerçekleşti, yoksa yüz on bahçesiyle ve toplam yüz altmış beş üyesiyle tek bir Türk’ün yönetime girmesi, seçilmesi sözkonusu bile değildir.
 
Yüz on bahçe dört yeşil alan olarak planlanmış, bundan yetmiş sene önce kurulmuş ve her yeşillik alandaki bahçe sayısı farklır.Bu yeşillik alan dediğimiz yerlerin adı „Anlage“ olarak adlandırılıyor, tam Türkçe karşılığı olmadığı için anlage olarak ifade edeceğim.Toplam dört anlage olup her anlagenin de dernek adından hariç bir adı vardır.Anlagelerin adı : Olfekamp on bahçe ile, anlage Ost yirmi yedi bahçe ile, anlage Suerwiese kırk sekiz bahçesi ile ve anlage West yirmi beş bahçesi ile.Benim bahçem anlage West’dedir.Dört kişilik yönetim kurulu bütün anlagelerden sorumlu olup yönetimini gerçekleştirir.Her anlage için yönetim kurulu bir adam görevlendirir, günlük ilişkilerede yönetim kuruluna yardımcı olması için.
 
Bizim anlagede Wili adında bir adam, bu adam İkinci Dünya Savaşı kalıntısı, katı bir ırkçı, maden ocağında Türklerle beraber çalışmış, maalesef bizim Türkler de sadece ne kadar Türkçe küfür varsa öğretmişler, iyi olan hiçbirşey öğretmemişler.
 
Her yıl mart ayından itibaren aynı bizdeki imece usulü ile yolların temizliği ve diğer ortak işler yapılır.Yönetim kurulunda görevli olanlar imeceye katılmazlar, gözcülük yaparak yapılan işleri kontrol eder.Anlagede sade ben Türk, bir Bosnalı,on bir Rus Alman’ı ve geri kalanı saf Alman.Ruslar, Kazaklar Alman olarak kabul görüyor.Wili dediğim İkinci Dünya kafalı ırkçı Alman beni tabii olarak kabullenemediği için bizim Türklerden öğrendiği Türkçe küfürlerle bana hakaret etti, benim söz hakkım olmadığını ve ona karışamayacağımı bağıra bağıra konuştu, işin üzücü yanı, o kadar insanın içinde bir kişi bana yandaş çıkmadı.Benim kavga yapmam iki yönden sözkonusu olamaz ; birincisi yönetim kurulundayım, ikincisi kimse bana yandaş çıkmaz yönetim kurulu hariç, üçüncüsü de vuran kanunen suçlu çıkar, haklı da olsan.Bütün bunları bilen Wili rahatlıkla hakaret edebildi.
 
Bütün bu olanlar yönetim kurulunda konuşuldu, protokala geçti, konuşmak üzere davet ettik , gelmedi, zaten „ben böyle birşey söylemedim, hakaret etmedim diye inkar geldi.Olayı bu şekliyle kapattık.Ancak resmi olarak protokolda yazılı olup onun inkar gelmesinin zaten anlamı yok.Burada vurgulamak istediğim ; genel olarak hakarete uğrayan vatandaşlarımız var.Nedeni Türk olmak.Her daim özel muameleye tabi tutuluyoruz, çoğunluk olumsuz yönde.
Mustafa Dumlu

Please publish modules in offcanvas position.