Ahlen, 02.11.2009
Ahlen Şehri
Almanya’ya 1978 yılı ağustos ayında ilk olarak Schmallenberg Şehrine geldim.İkinci kızımız İlgün bu şehirde dünyaya geldi. Bir yıla yakın oradaki ikametimden sonra mahalli makamlara yapmış olduğum müraacatımdan sonuç alabildim, mesleğim öğretmenliğe NRW Eyaletindeki Ahlen Şehrinde 1979 ağustos ayında başladım.
Ahlen Şehri kömür ocaklarıyla tanınmış, yabancılarla tanışması taa 1800 lü yıllara dayanır.İlk olarak Polonyalılar gelmiş, altmışlı yılların başından itibaren Türkler gelmeye, şehir göç almaya başlamış, böylece şehir de büyümeye başlamış.
Şehir kömür ocakları yönüyle tanınmış, zengin kömür yataklarına sahiptir.Yerin 1265 metre derinliğine kadar kömür çıkarılan ilk yerine ziyaretçi olarak indim, bir maden mühendisi bize ocağı gezdirerek rehberlik yaptı.Seksenli yıllardan itibaren zirvesine erişerek ocakta çalışanların sayısı personel ile beraber beş bine kadar çıktı. Okutmuş olduğum çocuk velilerinin yarısı kömür ocaklarında çalışanlar olup ülkemizden başta Zonguldak olmak üzere Kütahya ve Trabzon’dan gelmişler. İki bin yılından itibaren işçileri başka şehirlere gönderilerek birkaç yıldır tamamen kapatıldı.
Sekiz bin civarında olan Türklerin sayısının, büyük çoğunluğu Zonguldak, Trabzon, Kütahya, Kars, Ankara ve Şereflikoçhisar, Adapazarı, Kayseri, doğu illerimizden gelerek yerleşmişlerdir.Ahlen Şehrinin nüfusu elli beş-altmış bin civarındadır.Şehrin üç semti Türk Mahallesi olarak anılır.
1986 yılında ilk defa Türk Spor Kulübü adı altında „ Ahlener Türkischer Sport Verein „ kuruldu, dört Türk Öğretmeni bir araya gelerek vatandaşlarımızın da desteği ile spor kulübünü kurduk. Ancak yirmi sene sürebildi kulübün ömrü. Ne yazık ki becerimiz bu kadarmış, kurucu üye olmam nedeniyle ayrıca üzüldüm.
Camiler dernekler yasasına göre görevlerini yerine getirebilirler.Başta benim de üyesi olduğum Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı DİTİP adı altında iki cami ve tarikatlarla beraber dört dini gurup müslüman vatandaşlarımızın dini ihtiyaçlarına cevap vermeye çalışır. Biz Türkler diyanet camisi olarak tanımlarız, altı yüz civarında olan üye sayısıyla seksenli yıllardan önce açılmış, Almanya genelinde üye sayısı ile büyük dernekler olarak sayılabilinir.Ayrıca Diyanet Camisinin kuruluşunu ileride anlatacağım.
Belediye başkanlarını halkın içinde günlük olarak görmek mümkün, birebir sohbet etmek, soru sormak gayet doğaldır, üstelik yabancı olsanız dahi ve hangi partiden olursa olsun.Ben daha bugüne kadar birçok yerde beraber olduk, hangi ortamda olursa olsun korumalarını hiç görmedim, resmi arabası sanırım yok, varsa da ben görmedim. Ama bisikletle giderken, alışverişini bizzat kendi yaparken ve de sırasını beklerken biçok yerde gördüm, sıradan bir vatandaş, sanırım o nedenle olmalı ki korumaya ihtiyacı yok olsa gerek.
Dernek olarak başka ; Türk Okul Aile Birliği, Ahlen Ülkü Ocakları, Türk-Alman Dostluk Derneği gibi dernekler de mevcuttur.
Doksanlı yıllardan itibaren yoğun olarak Azüller-İltica edenler Ahlen Şehrine gelmeye başladı, etnik kimliği ne olursa olsun hiçbir şekilde sürtüşme yaşanmadı.
Ahlen Şehrinin deniz seviyesinden yüksekliği altmış metredir.Biri katoliklere ait olmak üzere iki lisesi, bir Realschule ( Alman eğitim sisteminde okul tiplerini uzun uzun anlatmıştım) , yine biri katoliklere ait olmak üzere üç Hauptschule, bir Gesamtschule, bir Sonderschule ( eğitimin seviyesi geri olan okul tipleri) ve sekiz tane de ilkokulu vardır.
Sanayi olarak oldukça gelişmiş olan Ahlen Şehrindeki yaşayan Türklerin ne yazık ki dil problemi hala bir sorundur.Almanya genelinde olduğu gibi Almancaya hakim olamayan velilerimizin okula giden çocuklarına da yeterince yardımcı olabilmesi beklenemez.
Meslek hayatıma Ahlen Şehrinde başladım, aynı şehirde malülen emekli oldum. Toplam dördü Hauptschule olmak üzere on okulda çalıştım, değişik Alman Öğretmenleri ve okullarında çalışmam bana değişik tecrübe edinme fırsatı verdi. Bazı yıllarımda bulunduğum şehirden başka şehirlere ( otuz kilometre uzaklıkta ) günlük olarak giderek o şehirdeki okullarda da çalıştım.
İlk yıllarımda dil sorununu ben de yaşadım, hatta ilk başladığım 1979 yılında bir öğrencim bana tercümanlık bile yapmıştı, hiç unutmam. Aynı yıl dil kurslarına katılarak üç yıl boyunca çocuklar gibi Almanca öğrenmek için çalıştım.
Her ne kadar İntegrasyon adı altında Alman tarafından çalışmalar yapıldıysa da bugün itibarı ile Türkler kendi halinde bulunduğumuz şehirde adeta Türkiye’yi yaşamaya çalışıyorlar. Gerek birinci nesil, gerek ikinci nesil ve gerek üçüncü nesil için en acı olan yönü ; hem ülkemizde hem de Almanya’da yabancı olarak yaşamaya mahkum olmak, bu durum insanları hasta etmeye yeter de artar da……!!!!
Mustafa Dumlu