Antalya,18.04.2009
İvriz İlköğretmen Okulu-Nöbetçi Öğretmenler
Nöbet denince akla ilk gelen herhalde askerlik gelir.Biz de çok farklı değildik yani.
Dershanelerimizin ve yatakhanelerimizin geniş alana dağılmış haliyle nöbetçi öğretmenlerimizin işi de pek kolay değildi.Bir bayan öğretmen ve bir erkek öğretmen beraber olarak nöbet görevlerini yapıyorlardı.Müdür ve yardımcıları,gurup öğretmenleri umulmadık anda çıkar gelirlerdi.
Hocalarımızın nasıl bir duygu yaşadıklarını bilemem,ancak biz öğrenciler her an nöbetçi öğretmen gelecek duygusu altında derslere çalışır,etütlerimizi yapar ve uyurduk yatakhanelerimizde.
Anlamsız bulduğum ama biz öğrencilerin de severek yaptığımız,bazı yasak olan kitapların okunması.Bütün hocalarımız için geçerli olmasa da bazı hocalarımız tarafından yasaklanmış yazarlarımızın kitaplarını okumamız bir sorun idi.Birincisi kitap sayısı çok az ama okuyanı çok ¸bu nedenle kitabı okuyan arkadaşlar belli ve kısa bir süre içinde okuyup bitirmek zorunda,böylece diğer arkadaşlara sıra gelebilsin.
Dershanelerin,yatakhanelerin ve diğer binaların geniş bir alana yayılmasını ben kendi adıma bizler için olumlu buluyordum.Düşün bir kere,spor yapmak için yürüme payın,hava alma süresi,aynı şekilde, müzikhaneye,yemekhaneye,idareye ve diğer binalara gidiş-gelişlerimiz esnasındaki başlıbaşına şakalaşmalarımız,deşarj olmamıza neden oluyordu.Binanın birinden diğerine olan mesafe hemen hemen bir kilometreyi buluyordu.Geceleri her ne kadar sokaklar aydınlatılmış olsa da nöbetçi hocalaraımızın işi pek de kolay değildi.Hatta okulumuzda siren, biz canavar düdüğü derdik,çetin kışlarda canavarların okula geldiği bile vaki olmuşmuş.
Nöbetçi hocalar hemen hemen bütün dersliklere gitmek,kontrol etmek zorundaydı.Bundan dolayı bir erkek ve bir bayan hoca beraber nöbet alırdı.
Akşam yemeğine kadar çok acıkırdık ve birinci mütaaladan sonra daha zil çalmadan bazılarımız üç-beş dakika önce çıkar,biraz daha fazla yemenin yollarını arardı.Unutamadığım bir anım;üçüncü sınıftaydım,sınıfımız tam anlamı ile hababam sınıfı,üçüncü sınıfa kadar sınıfımızda hiç kız öğrenci olmamış,konuşmalar tamamen argo,lan kelimesi günlük kitabi konuşmalarımıza tabi olmuş,,,,yemek 19.00 da,ama ogünü bütün sınıf 18.55 de ayakta,bir ucumuz sınıfı terketmiş ve meslek dersleri hocamız ,aynı zamanda müdür yardımcısı yanımızda bitti,hepimiz geri sınıfa girdik ama ,,,hocamız ayakkabısını çıkardı ve hemen benim arkamda oturan arkadaşa girişti,hepimizin korkusu o biçim.İsimlerini veremiyeceğim gerek hocamız,gerekse o arkadaşımız rahmetli oldular.
Nöbetçi öğretmenler gibi aramızdan seçtiğimiz okul başkanları da gezerdi.Başka bir akşam etüdündeyiz,okulumuzda iki kabadayı vardı,birisi bizim sınıfta.Öğrenci temsilcisi olan okul başkanı sınıfımızdaki bizim arkadaşla takıştı ama kavga görmeye değerdi.Nöbetçi hocamız müzik öğretmeni ve kavganın üzerine geldi,kızmak yerine ayırmaya çalıştı,,bir ara okul başkanı : „ Zeki sen aradan çekil „ diye bağırdı.
Sonradan öğrendik ki,müzik hocamızla okul başkanı arkadaşımızın beraber öğrencilik yılları olmuş.
Altı yıl boyunca gerçek bir hababam sınıfını yaşadık.İleride bazı anılarımı paylaşacağım.
Mustafa Dumlu