Ahlen, 18.02.2012

Şöhretin esaretinde, gölgesinde yaşayanlar…

 

Hep bana hep bana,

Bilmem neyim kalsın Ha…na,

Baksın fakir-fukara hep tavana,

Yetmez mi sana; hep “şükürler bana“

Milyonlar bakarken boş tavana,

Şükürler olsun milyoncuklara,

Ne söylemeli bilmem ama

Layıktır bunların hepsi bana,

Çünkü ben yarattım senleri,

Senin gibi parazitleri,

Küçültürken hep kendimi,

Yarattım senin gibi i…eri

Kendi kara bağrımda……!!!!

 

Bu kadar olur yahu eksilerle artıların bir arada, aynı günde yaşandığı bir ülkede. Gerçekten anlamakta zorlanıyorum çok yaşanmışlıkları. Günlük haberlere bakıyorum, takip ediyorum şu yaşadığım ülkenin siyasilerine…..Birkaç aydır Alman Cumhurbaşkanının istifa etmek zorunda kaldığı olaylara. Henüz mahkemece bir olay yok, intikal bile etmemiş, adam istifa ediyor Cumhurbaşkanlığı makamından ve ekliyor : „Halkımın bana olan kalan güvenini tamamen yitirmeden şerefimle bu makamı terkediyorum“………..

 

Hizmet edenler, hizmetçiler,

Hizmetkarlar, elpençe duranlar,

Emir verenler-emredenler,

ve  

Emirleri yerine getirenler, aşağılanlar

Gurur duyarlar getirdikleri emirleri yerine,

Düşünmeye yoktur gerek; gerisine, arkadan bakakalanlara,

Gönül rahatlığı, yanısıra abdest ve namaz,

Gerisi niyaz, hak isteyenler gözünde daim yaramaz,

Sözümona ayrıcalıklı yaratıklar,

Söz dinlemez anlatırlar,dinletirler,

Hep aynıdır ayrıcalıklı yaratıklar….

Şöhretlerinin esiri olmuş,

Gözü dönmüş ayrıcalıklar……..

 

Alınteri, emek ve değeri,

Etmez böylelerinin beş para ciğerleri,

Kutsaldır emeğin ederi ve değeri,

İşidir böylelerin kul hakkı yemektir sanki kaderi,

Nesinedir açların gamı ve kederi,

Parayla mıdır bir dua etmek,

Söyleyiver a canım,,,,,,

“Bırakmaz insallah kimseyi aç”                                                                                                               Yaradana gurban,,,,,,,

Oysa canı çıkar ,

Verirken beş on kuruş sadakayı,

Hep duyulur yaptıkları duaları,

Hiç ağlamaz onların anaları,

Gözleri doymak bilmez şöhret ve namın esirleri…….

 

İnsanlar insancıklar,

Kadınlarıyla erkekleriyle,

İki el ve ayaklarıyla,

Kelli felli halleriyle,

Kimileri yarı aç ve tokluklarıyla,

Emir verenleriyle ve emir alanlarıyla,

Sekiz on saat çalışanlarıyla,

Hala karınlarını doyuramaz onca çalışmlarıyla,

Kim dost kim düşman tanıyamaz aptallıklarıyla,

Hep övünürler yarattıkları şöhretli insanlarıyla….

 

Biz köylüler aslında akıllı insanlarız, çünkü aklımızı tabiat şartlarının öngördüğü kuralları kullanmak zorundayız. Milletin efendisi olamadık ama hiç değil birbirimize olan insani duyguları muhafaza ediyoruz, etmek zorundayız. Sabah kalktığımızda yüzyüze bakmak zorundayız, yardımlaşmak zorundayız. Bu bir duygu değil olgudur. Zaman zaman büyüklerden, anlılardan, şanlılardan, kelli ve fellilerden laf edilirken lafını esirgemez ve hemen ekler ; „benim neyime, zaten benim durumumu bilmez v.b.“ laflarla dışlar , işine devam etmek zorundadır. Çünkü emek veren üretendir, üretkendir, doğurgandır, gerektiğinde kendi yağı ile kavrulabilendir.

 

„İki köylü koskoca İstanbul’gelir, hikaye olacak ya sigara yakmak isterler ve yoldan geçen uyanık birinden ateş isterler, uyanık sigarayı yakmak için kibrit veya çakmak yerine el fenerini tutatarak buyurun yakın sigaralarınızı der. Seninkiler yakmak için uğraşırlar, biraz akıllıca olan öbürüne söyler ; ulan bununla sigara mı yanar, öbürü der ; sus ulan sus ben de biliyorum, adamın el fenerinin pili bitsin diye uğraşıyorum „

 

Bu olay olmuş veya olmamıştır, anlatılmak istenen köylü gördüğümüz insanların tabiatla olan iç içe yaşamlarından öğrendiklerini yeri ve zamanı gelince gayet güzel kullanabilmeleri…..

 

Evet, şöhretin esiri olmuş insanlar insancıklar , maalesef insanları kendilerine kul yapıyorlar. Ağızları büyük laf yaptığından alttakilere söz hakkı da kalmıyor. İnsanlar, biz insanlar birbirizin yamalığıyız aslında, yani karşılıklı olarak birbirimizi tamamlamalıyız. Gerçeklere baktığımızda durum hiç de öyle değil, insanlar insancıkların önünde diz çöktürülüyor, eğilmek zorun bırakılıyorlar. Bütün bunların hepsi kör bir boğaz-lüks yaşam ve toplumda her sözü bir dalga dalga sesler getirsin. Oysa öbür dünyada kimse kimsenin kulu-kölesi olmayacak, ama hazır yetki ve etkisi varken niye kullanmasın tatlı yaşam olanaklarını. Önemli olan; yere düşmüş birini kaldırın demek değil bizzat o kişinin kendisinin kaldırması…..

 

Mustafa Dumlu

 

Please publish modules in offcanvas position.