ARTAN SAYGISIZLIK
31 Ocak 2013 Perşembe, 08:52 · tarihinde Ramazan Cakir tarafından eklendi
“Vatandaş telefon edip, ‘Elektriğim kesildi’ diye ekip istiyor. Arıza ekiplerini gönderiyoruz. Bize oradan telefon geliyor, ‘Efendim, siz bizi gönderdiniz ama burası kaçak elektrik kullanıyor.’ Donup kalıyoruz. Pes artık, kaçak elektrik kullanan yere, bir de tamire gidiyoruz. Nasıl olur da bir adam kaçak elektrik kullandığı halde, arıza ekiplerini de oraya ister?”
Böyle bir saygısızlık, Bakanı da şaşırtmış.
İnsanlarımız neden bu kadar saygısızlaştı?
Elbette bu konuda farklı yorum yapanlar olabilir.
Yıllardır kaçak elektriğin parasını “kayıp-kaçak” adı altında namuslu ve dürüst tüketicilere fatura eden de bu yöneticiler değil mi?
Beleş yaşam değil mi bu insanları yüzsüzleştiren, saygısızlaştıran. Toplumsal yaşamda saygısızlık, ne özür belirtirseniz belirtin en temel suçtur.
Saygısızlık, diğer tüm suçların oluşumuna kaynaklık eder.
Saygısız insanların bulunduğu bir toplumda nasıl yaşanır, mutlu olunabilir mi, huzurlu olunabilir mi?
Saygısızlık, bulaşıcıdır. Kendisine saygı gösterilmeyen bir insan, diğer insanlara da saygı göstermez. Hayat karşılıklı etkileşimdir.
Eğitim bilimcilerine göre, tüm değerlerde olduğu gibi saygının ve saygısızlığın kaynağı da ailedir. Aile yaşantısında kendisine saygı gösterilmeyen bireyler toplumsal yaşamda diğer insanlarla ilişkilerinde onlara da saygı göstermezler.
İnsan, kendisine değer verildiği ölçüde başkalarına değer verir ve saygı gösterir.
Psikolog Freud’a göre, hiçbir davranış anlamsız değildir. Kendiliğinden oluşmaz. Her davranış, anlamlıdır ve bunun anlamı da kişinin geçmiş yaşamında gizlidir. Eğer davranışın nedenini öğrenmek istiyorsanız kişinin geçmiş yaşantısını inceleyin, davranışın nedeni oradadır.
Freud, insan doğasını en iyi analiz eden psikologdur. Ona göre, kişinin geleceğini belirleyen geçmişidir. Canilerin, diktatörlerin geçmiş yaşantısı incelendiğinde saygısızlığın ve sevgisizliğin olduğu görülür.
Geceleri büyük caddelerde gruplar halinde gezen gençleri görürüz. Bazı gruplar, kaba, saygısız, küfürlü, hoyrat davranışlarıyla çevreyi rahatsız eder. Bu tür grupların liderleri vardır. Çevresinde yalakalar da liderlerinin istediği şekilde hareket ederler. Bunlar huzursuz, mutsuz gençlerdir. Hemen hemen her şehirde, hem yerde bu gruplara rastlarız. Elbette akşam dersini çalışan, görevlerini yapan gençler de var.
‘Bu serseri grupların gecenin geç saatlerinde sokakta ne işi var?’ diye insan kendisine sormadan edemiyor.
Çocuk denilecek yaşta bu gençlerin sokağa bıraktıklarına göre, anneleri de babaları da saygısız ve sorumsuz.
Bu tür insanlar, toplumsal görevlerini yerine getiremedikleri için de her zaman suçluluk duygusu içerisinde yaşarlar ve saldırgandırlar.
Bencil istekleri, yetersizlik duyguları onların mutsuz ve huzursuz olmalarına yol açar. Huzursuzlukları, mutsuzlukları olumlu güzel hiçbir şey yapamamanın verdiği huzursuzluk, onları saldırgan ve saygısız yapar. Kendilerine insanca davranılmadığı için onlar da başka insanlara insanca davranmaz. Kuralları çiğnemekte herhangi bir sakınca görmezler.
Bu tür insanlar, arabalarını da trafikte gelişi güzel kullanırlar, kurallara uymazlar. Biz bunlara trafik magandaları diyoruz. Trafik kazalarının büyük çoğunluğu da bu magandaların ürünüdür. Bu trafik magandaları, araba sürerken kurallara uymadıkları gibi, park ederken de kurallara uymazlar. Bununla ilgili kavgalara, tartışmalara sıkça rastlarız.
Geçen gün Terme Caddesi’nde yine böyle birisi arabasını kaldırımın önüne park etmiş. Özürlü bir genç kız da akülü arabasıyla yolun açılmasını beklemiş. Araba sahibi geldi, tesadüf ben de oradaydım. Araba sahibi geldi, özürlü kızcağız avazı çıktığı kadar bağırdı; “Söyle bakalım, özürlü ben miyim, sen mi?”
Etrafta insanlar birikmeye başladı. Meraklı kalabalığın arttığını gören sürücü cevap da veremedi, kıpkırmızı oldu, bir şey diyemeden arabasına bindi ve oradan uzaklaştı.
Bu tür saygısızlık örneklerine büyük marketlerde, bankamatik kuyruklarında, bankalarda, hemen hemen her yerde rastlıyoruz.
Kendisinin dışında kimseye saygı duymayan, sırasını beklemeyen, muayene sırası gelmeden polikliniğe giren, hatta doktor döven magandaları televizyonlarda izliyoruz.
Öğretmen döven öğrenciye, veliye, sıkça rastlıyoruz. Geçen gün kot pantolonla beden eğitimi dersine alınmayan bir genç kızın dayısı, beden eğitimi öğretmenini feci şekilde dövmüştü. Beden eğitim dersine girmenin belli kuralları var. Öğrenci o kurallara uymuyor, öğretmen neden suçlu oluyor, anlamak güç…
Mersin’de halk otobüsünün şoförü, bir yolcuya “Ön kapıdan değil, arka kapıdan inin” dediği için öldürüldü.
Oysa belediye otobüslerine ön kapıdan binilir, arka kapıdan inilir, bu kuraldır. Hem kurala uymayan, hem de hiç tanımadığı bir insanı acımasızca öldüren bu maganda insan olabilir mi?
Diyarbakır’da astımlı hemşirenin hasta yakınları tarafından dövülmesine ne dersiniz?
Bu saygısızlık örneklerini çoğalabiliriz. Bunları gündelik hayatımızda yaşıyoruz. Eşini döven, bıçaklayan erkeklerin sayısı her gün artıyor.
Saygısızlık, şimdi mi artmaya başladı yoksa iletişim araçları çoğaldığı için biz mi yeni fark ediyoruz?
Her gün eşini, çocuklarının annesini bıçaklayan erkekleri görmek üzüntü verici.
Saldırganlığın artışının sebebini hiç düşündünüz mü?
Suç nerede?
Ramazan Çakır