YAŞAMA FELSEFESİ
19 Şubat 2013 Salı, 21:28 · tarihinde Ramazan Çakir tarafından eklendi
Ramazan ÇAKIR
 
Günümüz de insanların en büyük korkuları yaşam biçimlerine müdahale edilmesidir.
İnsanın yaşam biçimine müdahale, onun özgür iradesinin, özgürlüğünün, yaratıcılığının, mutluluğunun yok edilmesidir, insanın köleleştirilmesidir.                                                                                                             Bu baskıyı yaşayan ülkelerde bireylerin; özgürlük, özgürce yaşama, düşüncelerini ifade etme hakları yoktur.
Geleneksel baskı, yüzyıllar boyunca insanların özgürce düşünmesine, kendini özgürce ifade etmesine engel olmuştur.
İnsanlık bu karanlık dönemi, uzun mücadeleler sonunda aşabilmiştir.
Özgürlük, Batı uygarlığının insanlığa bir armağanıdır.
Doğu toplumların da, ne yazık ki, insan hayatını güzelleştiren, insanı onurlandıran, yaratıcı yeteneklerini ortaya çıkaran özgürlüğü, hâlâ insanlarına çok görüyorlar.
Yaşama felsefesinin amacı yaşamı güzelleştirmektir. Felsefe Tarihi’ndeki en önemli temsilcisi de F. Nietzsche (1844–1900)’dir.
F. Nietzsche felsefesinde insanı ve insanca değerleri yüceltir.
Geleneksel değerleri, önyargıları eleştirir.
Duygusal bir iklimde oluşan tutkular, dilekler, özlemler, isyanlar, acılar, inişler, çıkışlar, sevgiler, yanılgılar, dargınlıklar, öfkeler, haykırışlar F. Nietzsche felsefesinin özünü oluşturur.
F. Nietzsche’nin normal insanlar gibi yaşamasına izin vermeyen hastalıklı bedeni, nişanlısının onu terk etmesi, dostu olan besteci Wagner’in hıyaneti, 11 yıllık akıl hastanesi günleri, onun isyanının insanca nedenleridir.
F. Nietzsche’yi ölümüne kadar terk etmeyen yoğun bedensel acıları, ruhsal ve bedensel hastalıkları, eserlerinde adeta bir çivi gibi kafalara saplanır.
F. Nietzsche, dünyada nesri en iyi kullanan filozof, hatta filozoftan öte bir ozandır.
Onun felsefi eserlerini bir şiir coşkusu ile okuyabilirsiniz.
Şiir gibi akıcı, şiir gibi duygusaldır.
F. Nietzsche’ye göre: Sokrates ile birlikte felsefe, yaşama içgüdüsünü geri plana itmiş, akılcı bilgiyi ön plana çıkarmıştır.
Oysa insan sadece aklı ile değil, heyecanı, içgüdüleri, hayal gücü, sevinci, coşkusu ve duyarlı yetileri ile birlikte vardır.
Akıp giden evrende yalnızca değişim ve gelişme egemendir.
Bu değişmeyi de sürdüren, yaşamın kendisidir.
Öyleyse, yaşamak her şeyin üstündedir.
İnsan yaşamayı öğrenmeli, tarihi de yaşamın hizmetinde kullanmalıdır. Nietzsche’ye göre tarih, geçmişle avunma değil, geleceği kurgulamaktır.
Yaşamın amacı, güçlülüktür.
Güç isteğidir.
Doğada sadece güçlüler varlığını devam ettirir.
Evrenin özünde büyük bir güç vardır.
Evren başı sonu olmayan bir güçtür.
Sürekli değişen, ama bütün olarak değişmez kalan sadece güçtür.
Evren kendi kendisi ile çelişen, çelişmelerden uyuma varan, kendi kendini özleyen bir oluştur.
Burada, F. Nietzsche’nin dayandığı temel de, Darvin’in yaşama savaşı, doğal ayıklanma kuramıdır.
Hayat mücadelesinde güçsüzler yok olur, güçlüler daha yetkin, daha yükseği yaratırlar.
Doğada eşitlik yoktur.
F. Nietzsche, bedeninde yaşadığı yoğun acıları, düşüncelerinde yansıtır.
Merhamet yapay ve saçmadır.
Çünkü doğanın kendisinde merhamete yer yoktur. Güçlü olanlar yaşar, güçsüzler yok olur.
Doğa, acımasız ve sınırsız bir güçtür.
Bu doğanın değişmeyen yasasıdır.
Bu yasa değişmez.
Sadece, güçlüler haklıdır.
Güçsüzler, zayıflar, cılızlar, yok olur gider.
Öyleyse amaç güçlü olmaktır.
İktidar olmak, gücü elinde bulundurmaktır.
Doğada tüm savaşlar da güç için yapılır.
Güç isteği, hayatın kendisidir.
F. Nietzsche şöyle diyor:
“Nerede canlı bir şey bulduysan, orada güç isteği buldum.
Hizmet etmenin isteminde bile efendi olma isteği vardır.
Dünyanın ne olduğunu biliyor musunuz?
Size dünyayı aynamda göstereyim.
Bu dünya, kuvvetten bir dev, başsız sonsuz sağlam, tunçtan bir kuvvet büyüklüğüdür.
Dünya, kuvvet ve kuvvet dalgalarının bir oyunudur.
İşte insanın yaşaması, işte canlının alanı, işte dünya.
Yaşamın kendisi güce, kuvvetin artırmasına, güç birikimine dayanır.
Bence, yaşamın kendisi büyüyüp artma için, sürüp gitme için, kuvvetlerin birikmesi için, güç elde etmek için, bir içgüdüdür.
Nerede, güç istemi yoksa, orada düşme vardır.
Yaşam, güç istemi, bir eylem, bir aktivitedir.
Yaşamak, özü korumak değil, özü açmaktır.
İnsan kültürünün en karmaşık yapıtlarında güç istemi daima işbaşındadır.
Yaşamak ne demektir?
Yaşamak, ölmek isteyen bir şeyi, hiç durmadan kendinden atmaktır.
Yaşamak, doğanın verdiği düpedüz canlı oluştan daha fazla, daha üstün, daha yüksek anlam katmadır.
Güç isteği, yaşamı yücelten kaynaktır.
Güç istemi, kolay yaşamın değil, zor yaşamanın dürtüsüdür.”
F. Nietzsche’ye göre, yaşamayı rahat ve kolay düzenlemek olmaz.
Yaşamı sertçe düzenlemeli.
Amansız yaşamak, efendi olmak, F. Nietzsche’nin sıkça kullandığı kavramlardır.
Güç istemi, insanı kendi kendisini yenilemesi, kendi kendisini aşmasıdır.
Yaşamı erdemli kılan, insanı insan yapan güç istemidir.
F. Nietzsche, insan enerjisini, yaşamın hizmetine sunar.
İnsanı, miskin güdülerden, kaba değersizliklerden arındırır.
O yaşamın sözcüsüdür.
Dünyaya bağlıdır.
Yaşama sevgiyle sarılır.
Ona göre, sürü insanı korkaktır.
Geleneklerin ve sanıların arkasına saklanır.
Sürü insanı özgür değildir.
Özgür olabileceğinin farkında da değildir.
Yaptıkları, kendi değerlendirmeleri değil, var olan değerlerdir.
Sürü insanın en çok korktuğu şey, komşusunun kendisi ile ilgili düşünceleridir.
Rahat, tembel ve uyuşuktur.
Sürü insanı için, kenara çekilme, bir şeyden yana veya bir şeye karşı olma, pasif olma, başkalarının düşündüğü gibi düşünmedir.
F. Nietzsche, şunları söyler:
“Kesinlikle bir ormanım ben, karanlık ağaçlardan bir gece.
Kim benim karanlığımdan korkmasa, o servilerimin altında süren güller de bulur.”
Yaşaması olan biricik varlık insandır.
Özgür yaşama, insanın özelliğidir.
Yaşama ile insan aynı şeydir.
İnsanın var olması, yaşamasıdır.
Filozofları, F. Nietzsche’nin yaşama “altın pırıltısı” getirdiğini söylerler.                                                               Şu sözleri yüzyıl önce söylemiş;  ’’ ‘’Cahil bir toplum, özgür bırakılıp kendisine seçim hakkı verilse dahi, hiçbir zaman özgür seçim yapamaz. Sadece seçim yaptığını zanneder. Cahil toplumlar da seçim yapmak okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmakçadır. Böyle bir seçimle iktidara gelenler, düzenledikleri tiyatro ile halkın eğemenliğini çalan zalim ve madrabaz hainlerdir’’
Ramazan Çakır

Please publish modules in offcanvas position.