Din felsefesi-Ramazan Çakır

DİN FELSEFESİ

10 Temmuz 2013, 14:22

Din Felsefesi, dinin özünü, ilkelerini temellendirmeye çalışan felsefe dalıdır.

Din Felsefesi, dini, akli temellere oturtmaya çalışır.

Din Felsefesi, ilkel dinlerle birlikte tek tanrılı dinleri de eleştirel bir yaklaşımla sistematik biçimde inceler.

Teoloji (Tanrı Bilimi)’yi Din Felsefesi’nden ayıran felsefenin dine eleştirel bir açıdan yaklaşmasıdır. Oysa Teoloji, dogmatik açıdan yaklaşır. Her dinin kendisine göre bir teolojisi vardır. Din felsefesi, tüm dinleri kapsar.

Yukarıda görüldüğü gibi Din Felsefesi, dinin kapmasına giren konuları sistematik bir biçimde nesnel olarak inceler.

Arkeolojik araştırmalar her toplumda şu veya bu biçimde bir din olduğunu bize göstermektedir. Dinleri konu olarak alıp inceleyen pek çok bilgi dalı vardır. Teoloji (İlahiyat), dinler tarihi, din sosyolojisi, din psikolojisi ve din felsefesi, Teoloji: Tanrının varlığını niteliğini inceler.

Dinler tarihi: Dinin doğuşunu evrimini inceler.

Din sosyolojisi: Dini değerler birer sosyal kurum olarak ele alır ve inceler.

Din Psikolojisi: Dinin kişinin davranışları üzerindeki etkisini inceler.

Dinlerin genel olarak üç aşamada geçtiği kabul edilir.

Fetişist dönem: Fetiş, put anlamına gelir; putların egemen olduğu dönemdir.

Politeizm: Çok tanrılı dinlerin egemen olduğu dönem, bu dönemin genel özelliği mitolojik yapıya sahip olmasıdır.

Monoteizm: Tek tanrılı dinlerin egemen olduğu dönemdir.

Tüm dinler doğa ve doğa olaylarını kendilerine göre açıklar ve bir evren tablosu çizerler. Monoteist dinler Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâmiyet kutsal kitabı olan doğa ve doğa olaylarını bu kitaplardaki doğmalarla açıklayan dinlerdir. Din felsefesi:Tanrı, vahiy, Peygamber, İnanç vb. kavramlar hakkında düşünmek, sistematik biçimde sonuçlara ulaşmak ulaşmak ister.

Din felsefesi dine rasyonel açıdan bakar dini, dinin temel kavramlarını akılla temellendirir. Felsefenin temel özelliği  kümülatif bir bilgi olmasıdır. Bu bakımdan felsefe dini bütün olarak temellendirmek ister. Dini felsefi açıdan temellendiren dört ayrı yaklaşım vardır.

Kozmolojik yaklaşım; Evrenin yaratılışını temel alır.

Epistemolojik yaklaşım; Tanrının bilgisine ulaşmayı temel alır.

Mantıksal yaklaşım; Dini mantıksal açıdan temellendirmeye çalışır.

Ahlâki yaklaşım; Ahlâk ile din arasındaki ilişkiyi, dinin gerekliliğini temellendirmeye çalışır.

Din felsefesi dini objektif bir biçimde ele alıp temellendirmeye çalışır.

 DİN FELSEFESİNİN TEMEL KAVRAMLARI

Din felsefesi belli kavramlara dayanır. Dinin temel kavramları şunlardır; Tanrı, Vahiy, Peygamber, iman, ibadet, Yüce, kutsal,Günah, Sevap vb.

Tanrı: Her şeyi yaratan yoktan var edendir.

Vahiy." Tanrı'nın insanlara peygamberleri aracılığı ile gönderdiği emirlerdir.

Peygamber: Dini emirleri insanlara ulaştıran Tanrı tarafından görevlendirilen kişidir.

İman: Dinin inanılmasını istediği temel doğrulardır.

İbadet: Tanrı'ya saygının ve tapınmanın değişik şekillerde yerine getirilmesidir.

Yüce: insanın kendi varlığından üstün gördüğü dinlerin kendilerine göre dokunulmaz saydığı nesneler ve kişilerdir.

Kutsal: Dinin dokunulmaz kabul ettiği nesnelerdir.

Günah: dince yasaklanmış davranışlar

Sevap: Dince belirlenmiş emirleri yapmak

 DİN FELSEFESİNİN TEMEL SORULARI

Din felsefesinin temel soruları şunlardır.

a)  Tanrı’nın varlığı:Bu soruda Tanrı'nın varlığı konusunda ortaya atılan tezler tartışılır.Tanrı'nın varlığı özü, nasıl kavranabileceği geçmişte olduğu gibi günümüzde de tartışılacaktır.

b)  Evrenin yaradılışı: Bu soruda evren yaratılmış mıdır yoksa öncesiz ve sonrasız mıdır?sorusu tartışılır.

c) Vahiy'in imkânı: Tanrı'nın buyrukların insana bildirip bildirilemeyeceği, çeşitli açılardan cevaplandırılmaya çalışır.

Ruhun ölümsüzlüğü: Bu soruda ölümün bir son olup olmadığı, ölümden sonra hayatın varlığı tartışılır. Bu soruları akıl ve mantık yoluyla cevaplar aramak din felsefesinin uğraşı alanlarındandır.

TANRININ VARLIĞINA İLİŞKİN FARKLI YAKLAŞIMLAR

Tanrı'nın varlığına ilişkin birbirlerinden farklı üç yaklaşım vardır. Tanrı'nın varlığını kabul edenler, Tanrı'nın varlığını reddedenler ve Tanrı'nın varlığının ve yokluğunun bilinemeyeceğini söyleyenler.

1. TANRININ VARLIĞINI KABUL EDENLER

Tanrı'nın varlığını kabul eden yaklaşımların başlıcaları şunlardır; Teizm, Deizm ve Panteizm

TEİZM: Yunancada Theos'dan gelir. Türkçeye "Tanrıcılık" olarak da çevirilebilir. Bu yaklaşıma göre evreni yaratan ve yöneten bir Tanrı vardır. Tanrı mutlak bir güce sahiptir, öncesiz ve sonrasızdır. Evrende olup biten her şey onun iradesinin bir ürünüdür.

Teistler Tanrı'nın varlığını açıklamak için çeşitli kanıtlar ileri sürerler. Bu kanıtlar sırasıyla şunlardır; Ontolojik kanıt, Kozmolojik kanıt, Hudüs kanıtı, Düzen ve Gaye kanıtı, Ahlâki kanıt.

ONTOLOJİKKANIT: Skolastik felsefenin temsilcisi Anselmus(1033-1109)'un kullandığı bir kanıttır. Anselmus'a göre "Tanrı en etkin ve yetkin" bir varlıktır. Eğer Tanrı'nın var olmadığını düşünürsek, Tanrının yetkinlik özelliğini elinden almış oluruz. Öyleyse Tanrı vardır.

KOZMOLOJİK KANIT: Bu kanıt kozmozdan hareket ederek Tanrı'nın varlığını kanıtlamaya çalışır. Bu kanıtın en önemli şekillerinden biri Hudüs kanıtıdır.

HUDÜS KANITI: Varlığın meydana çıkmasıdır. Tasavvuf anlayışına göre evren sonradan meydana gelmiştir. Zuhur kavramıyla da anlamdaş olarak da kullanılır. Hudüs kanıtını kullananlardan biri Gazali'dir.

DÜZEN VE GAYE KANITI: Bu kanıtı ileri sürenlere göre evrende her şey de bir düzen vardır. Evrendeki bu düzen belli amaçlara hizmet eder. Evrendeki her şey de bu düzeni kuran amaçları koyan bir güç vardır o daTanrı'dır.

AHLÂKİ KANIT: Bu kanıt ahlâki verilerden hareket ederekTanrı'nın varlığını kanıtlamaya çalışır. Ahlâki "kanıta göre ahlâk yasaları varlığın dayandığı temel yasadır. Çünkü tüm insanlar iyiye yaklaşır. Kötüden uzak durur, işte bu evrensel yasa tümel bir varlığı gerektirir. Bu tümel varlık da Tanrı'dır. Öyleyse Tanrı vardır.

DEİZM

Deizm Latince Tanrı anlamına gelen "Deus"sözcüğünden gelir. Deizm Tanrı'ya inanmakla birlikte, belli bir dinin dogmalarını benimsemeyen, evrenin kendi yasalarına göre işlediğini ileri süren bir yaklaşımdır.

Bu anlayışa göre dinlere ve peygamberlere ihtiyaç yoktur. Çünkü evren kendi haline bırakılmıştır. Bu görüşün temsilcileri; Locke,Rousseau, Voltaire ve Newton'dur.

PANTEİZM

Panteizm Yunanca bir sözcüktür. Pan: tüm Theos: Tanrı sözcüklerinin birleşmesi ile meydana gelmiştir. Sözcüğün Türkçe karşılığı tüm(hep)tanrıcılıktır.

Şimdiye kadar gördüğümüz yaklaşımlar Tanrı'yı evrenden ayrı bir güç olarak kabul etmişlerdir. Oysa Panteizm Tanrı ile evreni aynı ve özdeş olarak kabul eden farklı bir yaklaşımdır. Panteist anlayış Plotinos ve G. Bruno'da görülürse de en önemli temsilcisi B. Spinoza’dır. Spinoza'ya göre; tanrı ile evren aynı şeydir. Tanrı kendi yapıtı olan evrenin içindedir. Onun kendisidir. Evren Tanrısal özün kendi kendisini geliştirmesidir. madde ve ruh bir varlığın iki görünüş biçimidir.

2. TANRININ VARLIĞINI REDDEDENLER

Tanrı'nın varlığını yadsıyan görüşe "ateizm"denir. Ateizm, Yunanca Tanrı anlamına gelen Theos ile olumsuzluk eki olan "a" nın birleşmesiyle meydana gelmiştir. Ateizmin Türkçe karşılığı "Tanrıtanımazlık”tır.

Ateizmi ilk defa antik çağ düşünürleri savunmuştur. Sofist Prodicus ateizmin ilk temsilcisidir. Thales, Herakleitos ve Demokritos'un eserlerinde tanrıtanımaz öğelere rastlanır. Fakat ateizmin en belirgin biçimi Marksizm’de görülür.

Felsefi açıdan ateizmi şöyle tanımlayabiliriz. Doğayı doğaüstü bir güçle değil de, yine doğanın kendisiyle kendi kanunlarına göre açıklamaktır. Ateizmi etik açıdan savunan Nietzsche'ye göre "Tanrı ölmüştür." Tanrı'nın yerini yeni değerler almıştır. Sartre'a göre özgürlüğün yolu Tanrı'yı yadsımaktan geçer. Çünkü ancak o zaman insan özgürce kendini gerçekleştirebilir, insanın sevgi, saygı ve kendini gerçekleştirmeye gereksinimi vardır. Bu da her türlü baskıdan kurtularak özgürce yaşamak ve özgürce seçmekle mümkündür.

Ateistlerin Tanrı'nın yokluğu konusunda ileri sürdüğü kanıtlar şunlardır; kötülük kanıtı, maddenin öncesizliği kanıtı, sosyolojik kanıt, psikolojik kanıt ve ahlâki kanıt

3. TANRI'NIN VARLIĞI VEYA YOKLUĞUNUN BİLİNEMEYECEĞİNİ ÖNE SÜRENLER

Tanrı'nın var olduğunu ileri süren teistler, yokluğunu ileri süren ateistlerin dışında üçüncü bir görüş vardır. Bu görüş de agnostisizmdir. Agnostisizm Yunanca "bilinemez" anlamına gelir.

Agnostisizm nesnelerin hiçbir zaman bilinemeyeceğini ileri süren felsefe akımıdır. Bu akıma göre Tanrı'nın varlığı ve yokluğu bilinemez.Tanrı ile ilgili sorular insan aklı için meçhul sorulardır. Agnostisizm metafiziğin ortaya koyduğu verilerin objektif olarak bilinemeyeceğini söyler.

Agnostisizmin tipik temsilcisi Protagoras şöyle der;"Tanrı'lar hakkında bilgi edinmede çaresizim, ne var olduklarını ne de olmadıklarını biliyorum." Görüldüğü gibi agnostisizm Tanrı'nın varlığını inkar etmezler, kabul de etmezler bu konuda kesin bir yargıda bulunmazlar.

Agnostisizmi ilk defa Huxley kullanmıştır. Günümüzde ise pozitivistler ve relativistler agnostisizme sık sık başvururlar.

Dinin bir inanç alanı olması ve dinlerde sorgulamanın bulunmaması nedeniyle Din Felsefesi’ni bağımsız bir felsefe disiplini olarak kabul etmeyenler de vardır.

Felsefeye karşı bu olumsuz yaklaşımın başlatıcısı da İmam-ı Gazali’dir.

İmam-ı Gazali, El-Munkiz Min ed dalâl (sapıklıktan kurtuluş) isimli eserinde filozofları yaratıcının varlığını inkar eden zındıklar olarak görür. Böylece felsefe karşıtlığının temellerini de atmış olur. (Bu konuyu birbaşka yazım da detaylı bir şekilde incelemeye çalışacağım)

Bugün ülkemizde bazı filozoflar Din Felsefesi’ni ayrı bir felsefe disiplini olarak kabul ederler.

Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu da bunu kabul etmiş, lise ders kitapların da Din Felsefesi’ni, felsefenin yedi konusundan birisi yapmıştır.

Ülkemizde ve dünyada Din Felsefesi’nin ayrı bir felsefe disiplini olarak kabul etmeyenler de vardır. Bunlardan biride Felsefe Profesörü Uluğ Nutku gelir.

Uluğ Hoca, ülkemizde çıkan bilimsel dergilerde bu konuyla ilgili pek çok yazılar yayınlamıştır.

Din Felsefesi olmalıdır. Çünkü felsefe, olaylara eleştirici bir şekilde yaklaşır. Dine de bu şekilde yaklaşması dinin daha sağlıklı, sistematik, akılcı temellere oturmasını sağlar.

Eğer ülkemizde İlahiyat Fakülteleri kurulmasaydı günümüzün saygın din bilginleri de olmazdı.

Eleştiri, hayatın olmazsa olmazlarından biridir. Eleştiri sayesinde yanlışlardan kurtulur, eksiklerimizi gideririz.

Eleştirinin olmadığı yerde toplumsal değerler kemikleşir, durağanlaşır. Toplum kendini yenileyip geliştiremez.

Bunun için felsefe, yaşamın her alanında olduğu gibi din alanında da gereklidir. Değişimin ne derece etkili olduğunu Cahit Sıtkı Tarancı ne güzel anlatmış.

“Şakaklarıma kar mı yağdı, ne var

Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz

Ya gözler altındaki mor halkalar

Neden öyle düşman görünürsünüz,

Yıllar yılı dost bildiğim aynalar

 

“Zamanla nasıl değişiyor insan!

Hangi resmime baksam ben değilim.

Nerde o günler, o şevk, o heyecan

Bu güler yüzlü adam ben değilim;

Yalandır kaygısız olduğum yalan.”

İstesek de istemesek de değişiriz, hayat değişir, sorunlar değişir, hayata uyum sağlamanın kaçınılmaz sonucu da değişimdir. Herakleitos'un dediği gibi ''değişmeyen tek şey değişimin kendisidir''.

Hayat yolunda durmaya ve dinlenmeye yer yoktur.

Please publish modules in offcanvas position.