İRONİ

2 Nisan 2013 Salı, 15:46

İroniye bir yöntem niteliği kazandıran Sokrates olmuştur.

Sokrates’in çok şey bildiğini zanneden ve hiçbir şey bilmeyen insanlara, aslında hiçbir şey bilmediğini gösterme yöntemidir.

Alay etme, tiye alma, taşlama, nükte, saraka, istihza v.b. şekillerde de dilimize çevrilir.

Bir filozofa göre;’’ Felsefe şüpheyle, hayat ironi ile başlar.’’

İroni Sokrates'in muhteşem dehasının bir ününüdür.                                                                                      Sokrates hiçbir şey bilmediğini ileri sürerek söze başlar ve karşısındakileri konuşturarak sonunda onların hiçbir şey bilmediklerini ortaya çıkarırdı.

Sokrates kalıpları kıran, buzları eriten insanları alışık olduğunun dışına çıkarabilen yaratıcı bir dehaydı.

İnsanlık tarihinin en orijinal kişiliklerinden biridir.

Yaz-kış Atina’da yalınayak dolaşır, insanlara her konu da sorular yöneltirdi.

Sokrates yaşlı genç herkesle konuşurdu.  Yorulmak bilmeden sorular sorar, karşısındakilerle birlikte gerçeği aramaya çalışırdı.

Onun asıl amacı insanları alışılageldiğinin dışına çıkararak, olaylara farklı açılardan bakmalarını sağlamaktı.

Olağanüstü bilgisine rağmen alçak gönüllüydü, sıkça söylediği iki sözden biri "Bildiğim tek şey hiç bir şey bilmediğim". Diğeri ise "Kendini tanı"dır.

"Kendini tanı" sözüyle insanları kendilerini tanımaya, yönlendirirdi.

Sokrates’e göre hayatı anlamlı kılan, onun sorgulanmasıdır.

O’na göre; “sorgulanmayan bir hayat yaşanmaya değer değildir.” Düşünmek, sorgulamak, araştırmak, tabuları yıkmak, daha iyi olanı aramak ona verilmiş Tanrısal bir görevdi.

Sorgulayan, araştıran, daha iyi ve güzel olanı arayan Sokrates sıkça ironi yöntemini kullanırdı.

Bu yöntem yaşamı anlamlı kılar, güzelleştirir.

Sokrates gibi ironi yöntemini kullanamıyoruz.

Toplum olarak çok ciddiyiz.

Şöyle kendi kendimizle, çelişkilerimizle dalga geçemiyoruz.

Yaşantımızda, ilişkilerimizde hayal gücü, yaratıcılık, ironi yok.

Zekâmız düz anlamların kütlüklerinde tıkanıp kalıyor.

Okul da, ev de ciddiyet duygusal zekâmızı kısırlaştırıyor.

Sanatla,  edebiyatla ilişkilerimiz televizyon tarafından elimizden alındı.

Okumuyor, düşünmüyor, hayal kurmuyor, sorgulamıyoruz.

Sorunlarımızı çözemiyor, kendimiz için, gelecek için bir şeyler üretemiyor, yeni güzellikleri keşfedemiyoruz.

İroni yöntemini kullanmıyoruz.

Oysa yaşantımız da ne çok ironi var.

İsterseniz bazı örnekler yer verelim.

“Bütün genellemeler yanlıştır.”

“Sana söylüyorum, kimseye söyleme”

“Tıkanmış trafikte pano da durmak yok yola devam” sloganını görmek.

“Türk bayrağının Çin’de üretilmesi.”

“Fok bir balık olmadığı halde fok balığı demek.”

“İftar çadırında oruç tutmayanların yemek yemesi.”

“Tek kelimeyle mükemmel diyerek üç kelime kullanmak.”

“Terzinin kendi söküğünü dikememesi.”

“Oyuncak fuarına çocukların alınmaması.”

Örnekleri çoğaltabiliriz.

İroni zekice iğneleme sanatıdır.

İroni acıdır acısı da pek geçmez.

İroni olmadan çelişkilerimizi göremeyiz. Kendimizi yenileyemeyiz.

Ramazan Çakır

Please publish modules in offcanvas position.