DALKAVUK VE SOYTARI
12 Ağustos 2013, 14:23
Gerçek gazeteciler en çok dalkavuk gazetecilerden şikâyetçiler.Dalkavuk gazeteciler, halkın doğru haber almasını, bilgi edinmesini engeller. Dalkavukluğun özünde çıkar vardır.Dalkavukluk, çıkar sağlamak için karşısındakilere yaranmak isteyenler içinkullanılan bir sıfattır. Başka deyişle şaklaban, yağcı, yalaka, yalama, piyazcı vb. sıfatlar kullanılır.Dalkavukluğu ilk Türkçe sözlüğün yazarı Şemseddin Sami Kamûs-ı Türkî’sindeşöyle tanımlar:“Para kazanmak için birini öven kendi ağırlık ve onurunu koruyamayan.” Dalkavukluğu pozitif bir anlamı yoktur.
Her zaman ve her yerde negatif anlam ifade eder. Adnan Yılmaz arkadaşımız bu tür insanlar için omurgasız sıfatını kullanırdı. Bu terimde dalkavukluğun anlamı ile örtüşüyor. Dalkavuğun Batı kültüründeki karşılığı soytarıdır. Dalkavuk, Doğulu sultanları, soytarı ise Batılı kralları eğlendiren kimselerdir. Dalkavuk ile soytarı arasındaki fark aynı zamanda kültürler arasındaki farkı dayansıtır. Osmanlı'da yöneticilerin yanında daima dalkavuk bulunurdu. Dalkavuk, uyarıcı bir görev yapmaz, sadece efendilerinin söylediklerini onaylar ve onları eğlendirirdi.Soytarı ise, güldürmenin yanında eğlendirmenin, onaylamanın, uyarıcı, eleştirici ve hamleci özellikleri olan kimsedir. Soytarıyı dalkavuktan ayıranda bu uyarıcı eleştirici özelliğidir.Nedendir bilinmez, ama Doğu kültüründe yöneticiler uyarıyı, eleştiriyi pek sevmezler. Doğru kararları hep kendilerinin verdiğini sanırlar.Tarih bunların örnekleriyle doludur.Harun Reşid'in dalkavukları; Eşebi, Ebul Hasan.Halife Mütevekkil'in dalkavuğu; Ebul Enhas.Hatta dalkavuk sözcüğünün Gazneli Mahmut'un sarayında dalkavukluk yapanTelhek'ten geldiği de rivayet edilir.Osmanlı'da yöneticilerin yanında konaklarda da dalkavuk bulunurdu. Bunlardan belki de en ünlüsü Koca Ragıp Paşa'nın dalkavuğu Nedimi idi.Nedense Doğulu toplumlarda bu gelenek pek değişmiyor. Yöneticiler, kendini onaylayanları pek seviyor?Onun için Doğu'da uyarıcı soytarılar değil, onaylayıcı dalkavuklar yetişiyor. Soytarı kralın yanında oturur, prenslerin, düklerin, baronların, kontların yanında eleştirileriyle, yaptığı uyarılarla öfkeleri, nefretleri ortaya döker. Yergilerin alasını yapar, yöneticilerin eksiklerini, yanlışlarını şakayla karışık söyler. Klasik romanların önemli kahramanlarından biri de soytarılardır. Bilhassa Sheakespeare'in eserlerinde soytarı önemledir. Dalkavukluk konusunda Topkapı Sarayı arşivinde bulunan bil belge dalkavukluğunözelliklerini şöyle sıralıyor:“Dalkavuklar, kibar ve rical huzuruna girdiklerinde etek öperler, oturacakları yer trabzan yanındaki küçük minderdir. Görevleri hane sahibi olan zatın mizaç ve doğasına uygun şekilde konuşmak, meclise neşe vermek, küfürden sakınmaktır.Hane sahibi ne söylerse fevkalade yardakçılıkla onaylamak ve asla aykırı söz söylemeyeceklerdir.Verilen ihsanı gizlice alacaklardır. Verilen paranın çokluğu ile meslektaşları arasında öğünmeyeceklerdir.Dalkavuklar, zengin konaklarının da vazgeçilmeziydi. Bu durumu anlatan pek çok fıkra vardır. Dalkavuklar, efendisini onaylarken çoğu zaman farklı bir insan olduğunu da unuturdu. Örneğin:“Filozof bir dalkavukla konuşur. Filozof ne derse dalkavuk onu onaylar. Sonunda filozofun sabrı tükenir 'Be adam, hiç olmazsa bir kere itiraz et de iki kişiolduğumuzu anlayalım' der.”Dalkavukluğun bağımsız kişiliğinin ortaya çıkmasına da mesleği engeldir. Soytarı, gelişimin temeli olan hoşgörü ve eleştiri kültürünü besleyip geliştiren kaynaktır. Soytarı, şişen egolarımızı iğneler, gözlerimizi açar, gerçekleri gösterir.Dalkavuk ise, egolarımız şişirir, doğruları görmemizi engeller, bunun sonunda insan büyüklük hezeyanına kapılır. Dalkavukları Kral İskender'e Tanrı olduğunu söylerler. İskender'de buna inanır. Bir savaşta yaralanır, yarasında kan akmaya başlar. Yarasından mis gibi insan kanı aktığını gören İskender, dalkavuklara şöyle bağırır:'Benim için Tanrı diyordunuz. Ne Tanrısı, Tanrı'larda kan olmaz. Bende insan kanı olduğuna göre ben Tanrı değil insanım' der.Görüldüğü gibi, dalkavuklar dünyanın en akıllı kralını bile kandırmışlar. İnsanoğlu ilgi, iltifat, övgü karşısında zayıftır. İlgi karşısında insan, her zaman zayıflığını gösterir. İşte bu zaafımızı en iyi kullananlar da dalkavuklardır. Dalkavuktan kurtulmanın yolu, onların faydalandığı nimetleri ortanakaldırmaktır. Çıkarın bittiği yerde dalkavukluk da biter. Burada önemli olan, sorulması gereken dalkavuk kullanmak mı, yoksa dalkavuk olmak mı?Sizce sorun hangisinden kaynaklanıyor?
Ramazan Cakır