TRUVA HAZİNELERİ
28 Mart 2014, 21:32
Moskova’daPuşkin Müzesi’nde sergilenen Truva Hazinelerini geri almak için yıllardır girişimler
 
de bulunuyoruz fakat sonuç alamıyoruz. Truva Hazinelerini her duyuşumda içim burkulur.
 
Truva Hazinelerinin trajik bir kaçırılma öyküsü vardır. Ülkemizde bulunan bu değerli hazinenin kaçırılışı tam bir aymazlıktır.
 
Truva, Anadolu topraklarında kurulmuş, görkemli bir uygarlıktır.
 
Fakat bu uygarlığı bizim keşfedemememiz ne acı değil mi? Tıpkı 400 yıl yönetimimizde bulunan Mısır Uygarlığı’nı keşfedemediğimiz gibi Truva Uygarlığı’nı da biz keşfedemedik.
 
Günümüz dünyasının en değerli antik uygarlıkları Mısır ve Truva’dır.
 
Truva Uygarlığı’nı keşfeden, bir maceraperest olan Alman gezgin Heinrich Schlieman’dır.
 
Schlieman, Homeros’un İlayda’sını defalarca okur. İlyada Truva Savaşları’nın anlatıldığı
 
destandır. Bunun sadece bir efsane değil, aynı zamanda gerçekleri yansıttığını
 
düşünen Schlieman, Truva uygarlığı keşfetmeyi kendisine ilke edinir.
 
Uzun maceralı bir hayattan sonra Çanakkale’ye gelir. Truva’nın yerini sorar, tarif
 
edilen yere gider, fakat buranın Truva olmadığını hemen anlar. Çünkü Truva diye
 
gösterilen yer denize üç günlük uzaklıktadır.                                                             
 
Oysa Homeros, İlayda’da Truva’yı kuşatan Yunanlı askerlerinin her gün birkaç defa gemilere gidip geldiklerini
 
çok iyi bilir.                                                                
 
Kendisine gösterilen yerin buna uymadığını anlar. Çünkü O, eseri çok iyi okumuş, Truva’da nelerin bulunduğunu
 
anlamıştır.
 
 Schlieman’ın yaptığı hesaplara göre, Truva denize en fazla iki üç saat mesafede olabilir.
 
Sonunda bu maceraperest eseri inceleyerek, Truva’nın olabileceği yeri belirler.
 
Hisarlık adı verilen bu yerde 1871 yılında kızalar yapmaya başlar.
 
Yüz kadar işçi ile bataklıkta sivrisineklerle mücadele ederek, çok zor koşullarda
 
kazı yapar.
 
Karl Priamos’un Sarayına ulaştığını anladığında işçilere ücretlerini de vererek, izin verir.
 
Yunanlı eşi Helena ile birlikte dünyanın en değerli antik hazinesini çuvallara
 
doldurmaya başlar. 8 bin 830 parça altın eşya ile Atina’ya kaçar.
 
Kaçırılan Truva Hazinelerinden Osmanlı Hükümeti 1874 yılında haberdar olur. Arada 3 yıl
 
geçmiş ve hazine yurt dışına kaçırılmıştır. Kazıların izinsiz yapıldığını ve
 
kaçak olduğunu savunur. Hazineyi almak için dava açar. Dava uzun sürer. Mahkeme
 
Schlieman’a 10 bin frank ceza verir.
 
Bunun üzerine Schlieman, Osmanlı Hükümeti’ne başvurur, ’10 bin yerine 50 bir frankı
 
ödeyeyim, bulduklarım benim olsun’ der.
 
Hükümet bu teklifi kabul eder, çünkü hazine tam takırdır. Sultan Abdülaziz para
 
bulamadığı için sürekli Sadrazamları azleder.
 
Sultan Abdülaziz sürekli para ister fakat devletin geliri yoktur. Borç almak için
 
Fransa ve İngiltere’ye gider. Yurt dışına giden ilk Padişahımız Sultan Abdülaziz’dir. O’nun Fransa’ya gidişinin çok ilginç bir öyküsü vardır.
 
İsteyenler ve merak edenler bu geziyi okuyabilirler.
 
Padişahın gâvur topraklarına ayak basmaması için de çok ilginç bir formül bulunur.
 
Ayakkabısına özel bir bölüm yaptırılır, içine Osmanlı toprağı konur, böylece
 
Sultan; Osmanlı toprağı üzerinde yürüyecek ve gâvur toprağına ayak basmayacaktır.
 
Abdülaziz’in Fransa ve İngiltere ziyareti ile ilgili oldukça ilginç notlar
 
vardır.
 
Neyse konumuza geçelim; Schlieman, 1890 yılına kadar Truva’ya defalarca gelir. 1890
 
yılında ölür ve Atina’ya gömülür.
 
Ölmeden önce bulduğu tüm hazineyi de Berlin şehrine armağan eder.
 
Schlieman’ın yanında çalışan iki işçi hazinenin küçük bir bölümünü kaçırmıştır. Bu hazine
 
ihbar üzerine İstanbul’da yakalanır ve İstanbul arkeoloji Müzesi’ne teslim
 
 
İstanbul Arkeoloji Müzesi 1881 yılında soyulur. Schlieman, müzede çalınan bu parçalar
 
için ödül vaat eder. Meçhul kişiler çalınan parçaları Schlieman’a satarlar.
 
Truva hazineleri İkinci Dünya Savaşı sonuna kadar Berlin Müzesi’nde muhafaza edilir.
 
Savaş sonunda Berlin’e giren Kızıl Ordu pek çok şeyle birlikte Truva hazinelerini de Moskova’ya götürür.
 
Hazine, 1991 yılına kadar Moskova’da saklanır, gün ışığına çıkarılmaz. 1991 yılından
 
itibaren Puşkin Müzesi’nde teşhir (gösterilme) edilmeye başlanır. Bunun üzerine alman Hükümeti harekete geçer. Hazinenin kendilerinin olduğunu ve Ruslar tarafından çalındığını iddia ederler.
 
Yavuz hırsız misali kendileri hırsız, fakat Rusları hırsızlıkla suçlarlar.
 
Ruslar, Almanlarla anlaşma sağlamak için masaya oturur. Uzun görüşmelerden sonra
 
Ruslar, 8 bin 830 parça hazinenin 4 bin parçasını Almanlara verirler, böylece anlaşma sağlanmış olur.
 
Oysa hazinenin asıl vatanı Türkiye’dir, Türkiye’den çalınmıştır, hazine tüm dünyanın paylaştığı, ‘tarihi eserler bulunduğu yere aittir’ ilkesine uygun olarak Anadolu topraklarında sergilenmelidir.
 
1870’li yıllar Anadolu’da pek çok değerli eserlerin, heykellerin kaçırıldığı yıllardır.
 
Bugün Alman, İngiliz ve Fransız Müzeleri Türkiye’den kaçırılan değerli eserlerle doludur.
 
1878 yılında kaçırılan Zeus Sunağı için Bergamalılar mücadele veriyorlar. Alman Mühendis Karl Human tarafından bulunan ve 2. Abdülhamit’in özel izni ile Berlin’e götürülen Zeus Sunağı 35 Metre uzunluğunda, 21,5 metre genişliğinde 25 basamaklı devasa bir yapıttır.
 
Helenistik çağın en görkemli şaheseridir. Bu çağın olgunluk dönemini yansıtır. Yunan
 
tanrılarının devlerle savaşını anlatır.
 
Eğe’yi gezenler bilir, her tarafı değerli Antik Çağı eserleriyle doludur. Bu eserlere yavaş yavaş sahip çıkmaya çalışıyoruz.                                                                                                                                             Bunlara sahip çıkmak, bu toprakların zenginliklerini, farklı kültürlerini dünyaya tanıtmak, Anadolu’nun
 
kültürlerinin bir sentezi olduğunu göstermek görevimiz.
 
Bunun içinde toplumsal bilinç, toplumsal sahiplenme gerekiyor. Bu sadece bireysel bir
 
mücadele değil, hepimizin mücadelesidir. O kültürleri tanıdıkça daha hoşgörülü, daha bilinçli birey oluruz.   Müzeleri gezen her insanın içinde belli duygular kendiliğinden uyanır. Bağnazlıktan kendisini bir derece olsun kurtarır. Farklı uygarlıklara, onların bize bıraktıklarına saygı duyar.
 
Unutmayın uygarlık, tüm insanlığın yararlandığı ortak mirastır.
 

Please publish modules in offcanvas position.