Ahlen, 13.06.2009
Harman Telaşı-Oraklarla Ekin Biçme Günleri
Yaşanmışlar yalan olup gidiyor,zihinlerde tatlı bir anı olarak yaşıyor.
Fazla değil,şunun şurasında otuz yıl öncesine kadar ekinler oraklarla biçilirdi.Köyümüzde ekin biçen belli başlı aileler vardı,herkes iyi ekin biçemez.Ekinler olgunlaşmadan ekin sahibi kime ekinini biçtirmek isterse o aile reisi ile pazarlık yapar,o aile zamanı gelince gider biçerdi.Çoğunluk evleğine göre buğday karşılığı ekin biçilirdi.
Tarlanın büyüklüğüne göre iki,üç hafta sürebilirdi.Bizim yörelerde çoğunluk kunduru diye adlandırdığımız sert buğday ekimi yapılırdı.Çok güzel yufka ekmeği yapılır o buğdaydan.Ortalama evleğinden (400 metrekare) dört-beş havay (yirmi litrelik teneke) buğday alınırdı.
Kıraçtaki ekin tarlaları genellikle büyük olur,çoğunluk ekin tarlasına telaşlı bir şekilde göç olayı gerçekleşir.Savandan yalan yanlış bir çadala yapılır.Çadala dediğim,derme çatma çadırın yerini tutacak şekilde su ve yiyecek gibi eşyaların konabilmesi için yarı açık,yarı kapalı bir yer.Aynı zamanda gündüzleri gölgelik,geceleri ev vazifesini yerine getirir.Allah için tarlaların hiçbirisinde dikili bir ağaç yoktur,gözüyün alabildiğine ekin tarlası,bol taşlı,çakıllı bir arazi,mera kısımları ona keza.
Dağlık arazide her ne kadar çıplak güneşin altında ekin biçilse de esinti eksik olmaz,o sıcak hava pek dokunmaz,geceleri ise ılık bir hafif bir dağ esintisi olur ki pek tatlıdır.
Aileden bir kişi köyden gelir gider,yiyecek,içecek getirir.Ekinde ve harmanda suyun kıymeti,özelliği ve güzelliği bir ayrıdır.Hele soğuk bir ekin karpuzu pek de aranır.Köyümüzde elma çoktur,siğil elması ve akşam elması hiç eksik olmaz,hafif ekşimsiliğiyle ekin tarlasında pek güzel yenir.Ekmek köyden geldiği gibi ehlikeyf aileler ekin biçerken de oracıkta çörek,börek ve ekmek yaparlardı.
Suyun serin kalması için küçük çukur kazılır,testi içine oturtulur,kenarlarına birazcık su serpiştirdin mi suyun serinlemesi de garantiye alınmış olur.Ona keza karpuz da oraya konur.
İyi ekin biçenler şafak ile kalkarak serinlikte ekin biçmeye başlarlar.Aile kalabalıksa,veya yardımcıları yeterli ise ekin biçme işi iyi ürer.Genellikle küçükler pırnatları toplarlar,büyükler de pırnatları bir araya getirerek desteleri yaparlar.Küçükler su getirirler,yorulduklarında çıtlıklardan kara sakız veya kenger sakızı yaparlar ki onların büyük zevkleridir,üstelik o sakızlar çabuk da çürümezler.Kara sakız pek yapışkandır,O sıcakta yapıştı mıydı kolay kolay çıkmaz.Benim en büyük zevkim ütme.Ütme; tam olgunlaşmamış buğday kelleleri hafif alevli ateşte alazlanarak yakılır,fişlenerek temizlenir ve yenir.Onun bulgur pilavı daha da bir tatlıdır.
Ekinler orakla biçilir,iyi ekin biçenler „ellik“ ile biçerler ki rahmetli Durmuş Ali Emmim ve İminana Halam ellikle,diz çökmeden biçerlermiş,rahmetli anam derdi : „Onların biçtiği ekinin pırnatını toplamaya yetişemezdim.“
Çoğunluk herkes kendini ekin biçmeye tam verir ki bir sessizliktir epeyce devam eder,bir ara erkeklerden birisi kimbilir aklına ne gelmiştir ki yanık yanık bir türkü tutturur.Bazan da geçmişlerin yaşamışlıklarından anılar anlatılır,bazan da tabii ki dedikodu,böylece orak ile ekin biçme işi hafifletilmiş olur.
Ekin biçim işi bittikten sonra büyük bir gurula bir kahraman gibi köye dönülür,ayrı bir sevinç yaşanır.Yok eğer ekin biçme işi uzadıysa köydekiler takılır : „ Yav onlar ekinin başında karardılar“.
Köydeki bütün işlerin hepsini severek yaparım,ama hiç sevmediğim bir iş varsa o da ekin ve harman işidir.Ona rağmen iki kez ben de ekin biçtim.Birisi bizim kendi Alandaki tarlanın ekini,ikincisi de çobanımız Dedeköylü Osman’ın ekini.
İyi de oldu,yaşamak,denemek ve öğrenmek lazım.
Bana kalsa,hapis cezalarını ekin biçtirerek diyet ödettirirdim.
Mustafa Dumlu