Ahlen,29.03.2009
Su Paylaşımı,Dedeköyü (Büyükdede Köyü)-Gaybi Köyü
 
Yaşamın üç olmazsa olmazlarından birisi de sudur.Belki de muhtemelen olası savaş nedeni de.
 
Bu genellemeden sonra bizim köyle olan bağıntısına.Bizim köy başka bir köyden su aldığı gibi başka bir köye vermek durumundadır.Su,yeraltı kaynağı olup kendine özgü kanunları vardır.“Su aktığı yere kadar gider,sular“ atasözünün doğa dengesiyle yakın bir ilişkisi vardır diye düşünüyorum.
 
Biz insanlar doğayı değiştirmeye çalışmak yerine doğa ile nasıl anlaşabiliriz diye alternatifler geliştirmeye çalışsaydık belki de bugünkü yaşadığımız afetleri yaşamıyor olabilecektik.Ben kendi köyümüzle ilgili olan olayları anlatmak istiyorum.
 
Bizim köy Ereğli’nin güneyinde kalır,bizim köye göre Dedeköyü daha da güneyde kalır.Dedeköyü daha da yükseklere düşer,iki kilometre daha bizim köyden sonra devam eder köyün yolu.
 
Torosların derinliklerinden çıkan sularla her iki köy de beslenir.Bu sulardan en önemlisi pınar,bizim köyün tabiri ile Dedeköyün Suyu veya Pınarı geniş bir alanı besler.Herkim zamanında bu su için bir kural-kaide koymuşsa koymuş,bilen yok ama ben beni bildim bileli böylece devam edip gidiyor.Haftanın Perşembe ve Cuma günleri (hangi saatlerde,onu bilmiyorum) olmak üzere iki gün bizim köye pınarın suyu akar.Başta Çakılarası olmak üzere,Dolay ve taaa Yazlıküstüne kadar olan geniş bağ-bahçe ve ilkbaharda geniş ekin tarlaları pınarın suyu ile hayat bulur.
 
Zaman zaman pınarın suyu Dedeköylüler tarafından kesintiye de uğratılsa da kavgaya dönüştürülmeden her iki köyün hatırı sayılır büyükleri tarafınsan bu sorun çözülmüştür.Burada her iki köyün de oldukça medeni olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.İki ayrı köy,değişik siyasi görüş ve hatta dini duyguların-yaşam tarzlarının farklılıklarına rağmen, gerek acı günlerini,gerek sevinçlerini paylaşımlarındaki medeni anlayış övgüye değer.
 
Pınarın suyu tam köyün ortasından geçen anayol ile beraber akar da yola parelel olarak camiönüne,kahvehanenin önüne kadar bir kardeş gibi gelir,meydanlıktan itibaren yolları ayrılır.Camiönüne,tam Kara Adem’in evinin köşesine geldiği anda meydanlık da başlar,o sakin akan suyun akışı birden vahşileşir,gündüzleri sadece o meydanlıkta sesi duyulan suyun gece olan akışı bir ninni gibi kulakları okşar,beton balkonun üzerinden o suyun köpürerek akışı,seyredenlerin ruhunu okşar,kafasını dinlendirir.Yani,Perşembe ve Cuma günleri,köydeki canlılık su ile kendini gösterir.
 
Aynı canlılık Değirmenbaşında da yaşanır.Değirmenbaşı,Dedeköy’e giderken hemen köyün çıkışındadır.Neden Değirmenbaşı denmiş,onu bilmiyorum ama orada çocukluğumda YUNAKLlK vardı.Yunaklıkta eskiden tokuç ile çamaşırlar yıkanırdı,çocukları da yıkadıklarını çok görmüştüm,nedense çocukluğumuzda hep korkardık.Değirmenbaşı dediğim yerde,pınarın suyu dikey olarak yukarıdan aşağıya doğru akar,bir anlamda su değirmeni kurmaya elverişli sayılabilir.
 
Koyun ve inek sütünden yapılan sade (tereyağı),ayranı ve yağı karışık halde iken Değirmenbaşında veya Pınarönünde defalarca yıkanarak ayrışırlar,yani yağ sadeleştirilerek tereyağı elde edilir.Bu yağ tuz ile beslenerek buzdolabının olmadığı yıllarda uzun süre saklanabilirdi.Değirmenbaşının önceki yıllarda, genç kızların sohbet yerleri olması özelliğine de sahip olması.
 
Kurak geçen yıllarda pınarın suyu biraz garipce akar,üzerinde getirdiği yaprak ve küçük dallar bile bunu farkeder,hüzünlü hüzünlü akar giderdi.
Mustafa Dumlu

Please publish modules in offcanvas position.