Ereğli, 31 Ekim 2014
Değişen Gaybi……
gaybi….gaybi köyü ve gaybililer…
kayalar olmuş her biri bir taş
taşlar çakıllaışırken
dağılmış kumlar savrularak her bir bir yana
yana yana gidip gelirken gaybiye…….
hep aynı kalmıştır torosların azameti
bazan sisli bazan karlı
eserken güney rüzgarları toroslardan
tatlılaşır o sert bakışları
o sıcak kavurucu yaz günlerinde
ak sakallı bir dede misali
ve
aydosun hiç erimeyen karları……
değişimler o kadar hızlı mı hızlı
çok değil elli sene öncesi ve bugünü
mümkün değil peşinden koşup
olan biteni görebilmek
haneleri olmuş bir sülale
ve sülaleler içinde doğmuş sülaleler….
bilmem olumlu bilmem olumsuz
güç olur oldu tanımak insanları
ve de çok yakınları
beğenmezken insanlar birbirlerini………………
Mustafa Dumlu
GAYBİ KÖYÜ ve KÖYLÜLERİME BİR ÇAĞRlMDlR…..
Değişim diyalektiğin bir gereğidir, yaşam sürecinde biz insanların engel olamıyacağı diyalektik ve tarihi materialist bir felsefesidir…..Aksini iddia etsek de etmesekte toplum olarak yaşıyoruz….
Bu yazım bir sitem yazısından öte bir çağrıdır, zira köyümüzde doğup büyümese de gurur duyduğunu yazanlar, sözlü olarak ifade edenler oldukça çok…..
Köyümüzün kahvesi, köy meydanlığı bulusma yerimiz olup bir simge haline gelmiştir. Meydanlığa (kahve ile cami arasında kalan ve Dedeköy yolunun geçtiği yer) gelen gerek köylülerimiz, gerekse misafir ve yabancılar orada o anda bulunan köylülerin meraklı bakışları arasında kim veya kimlerin olduğu tahmin edilmeye çalışılır …….çalışılırdı…..Çoğunluk kimlerde olduğu bilinir hoşgeldin diye karşılanırdı. Güzel bir geleneğimizdi köyümüz adına
Ben kendi adıma söylemem gerekirse ; köyümüzün çok yönlü, medeni, ülkemiz genelinde ön sıralarda olduğunu bugün için olmasa en az bundan elli sene öncesi için kesinlikle söyleyebilirim. Bilemiyorum ama teknolojinin gelişimi sonucu mudur, yoksa kendi yağı ile kavrulan ve dar çevre akrabalık sülalelerin günümüzdeki geniş bir gelişim sonucu mudur, her nedenle olursa olsun insane ilişkileri en asgari seviyelere düşmüş olduğunu gözlemliyorum, yazan ve söyleyenler azımsınmayacak kadar bir sayıdır.
Uzun yıllar öncesinde dar bir çevre, yakın akrabaların evlilik-dışarıdan getirilen gelin ve damatlar gör önünde tutacak olursak tanıdık ve akrabaların sayısı katlayarak arttı…….o kadar arttı ki dışarıda kalan köylülerimizin çoluk çocuklarını biz büyükler tanıyamaz duruma geldik, hatta en yakın akrabalar bile……İsmini vermek istemediğim bir akraba anlatmıştı, uzak bir şehirden yakın iki akraba aynı otobüsle gelirler, birbirlerini tanımazlar…..ta ki her ikisi de aynı eve gelene kadar…..Elbetteki bu anlatılarım yaşam koşullarının zorunlu bir sonucudur. Bu anlamda köyümüz ve köyde ikamet eden köylülerimiz toplayıcı – birleştirici konumu özelliği çok önem kazanıyor………………..dolayısıyla bir anlamda bir görev de oluyor. Buna ben köy milliyetçiliği diyorum, zira hangi koköycülük, konum ve görüş sahibi olursa olsun , köye gelinildiğinde sadece akrabalaık, köy ilişkileri ön plandadır.
Ancak, ülke genelinde herkesin yakındığı ama yakınan kişilerin de içinde bulunduğu bir güvensizlik duygusu hepimize hakimdir. Bireysel olarak ne kadar kendimizi bu güvensizlik duygularından arındırarak güven verebiliyoruz…..????????????
Burada mutlaka karakter sağlamlığı, bireylerin menfii duygularını yenebilmesi çok önemlidir. Zira maddiyat o derece ön plana çıkmıştır ki kültürel değerler sıfırlanmıştır denebilecek kadar.
Evet, köyümüz Gaybi çok değişti ama olumlu değiştiğini söylemek mümlün değil , zira bunu söyleyen ben değilim, bizzat köyümüzde – Ereğli’de ve daha uzaklarda yaşayanlarımız söylüyor. Şikayetçi olmayan yok ama buna karşın bir şey yapan day ok…..sadece şikayetçi….Bence şikayetçi olabilmek için bireylerin kendi katkılarından öncelikle söz etmesi gerekir diye düşünürüm….Bu katkı ne olabilir, onun ölçüsünü bireyler olarak herkesin kendisi koyması gerekir diye düşünüyorum…
Ben kendi adıma yaptıklarımı söyleyim öncelikle.
2008 yılında bir hizmet-katkı amacı ile köyümüzün adını taşıyan bir site-web sayfası yaptırdım ve bu işi yeğenim Şayeste Dumlu severek yaptı. Site alan parasını kendi ödeyerek uzun bir uğraşıdan sonar oldukça verimli bir web sayfası düzenledi. Bu işi yapan yeğenim ülkesinden-köyünden binlerce kilometer uzaklardan bir köy aşkı sevgi ile yaptı. Akademisyenlerimiz başta olmak üzere özellikle köylülerimizden en ufak olumlu bir tepki görmedi-görmedik. Yeğenim Şayeste, özel kardeşler arasında yaşadığımız nedenlerden dolayı ve diğer nedenlerden dolayı web sayfasını kapattı, zira alan parasını o ödüyordu buna bağlı olarak , tabii olarak sitenin şifreleri de ondaydı ve sitenin kapanmasına engel olamadım ve kapatıldı. Bütün bunları yazarken en ufak şekilde yeğenim Şayeste’yi suçlamam sözkonusu değil, tam tersine takdirle karşılarım. Yabancı bir kültürde yetişmiş bir kişinin köyümüz adına yapmış olduğu hizmeti ancak ve ancak takdirle karşılarım.
Düşünüyorum, her yıl en az bir kere izine geliyorum, hiç kimseden bir beklentim yok ancak beni rahatsız eden durum: Potansiyel alamancı gözü ile görülmem. Bunu üzülerek yazıyorum, zira gerek ülke genelinde özellikle köyümüz icin geçerli olan geleneksel sıcak karşılıksız ilişkiler. Seksenli –doksanlı yıllardaki izinlerimizde karşılıklı ziyaretler yapılırdı, şimdilerde ise menfii olarak gerekirse soruluyor, ziyaret yapılıyor. Emmi-dayı diyenler artık isimle hitap ediliyor, yokluktan söz edenlerin varlığından olacak ki saygı-sevgi yok olmuş.
Kapitalizmin temel prensiplerinden biri olan sorumsuzca tüketim (üreticilikten oldukça uzak) zirvesine ulaşmış. Buna bağlı olarak insanlar birbirini davet etmek-paylaşım yok olmuş ya da biz yurtdışında yaşayanlara özel bir uygulama. Bunu niye yazıyorum, yaşadıklarım……Haftalardır Ereğli’deyim, daha bir kulun çayını içmiş değiliz. Oysa geleneksel olarak her evimize gelene gereken hizmeti esimin ilerlemiş yaşına rağmen biz severek yapıyoruz.
Üretcici-üretken olması gereken köylüler, çiftçiler tüketici durumuna – konuma gelmiş. Hem de korkunç bir tüketici konumu. İş böyle olunca her önüne geleni tüketmek günlük yaşamın kuralı haline gelmiş. Bunu daha basit bir dille anlatmaya çalışayım, biz anadolu insanlarının evinde fakir olmasına rağmen evinde bir çorbası olur, yemek kültürümüz oldukça zengin ama yaşadığım,,,,birinin evine ola ki ziyaret gittiğimizde çaydan başka birşey görmedik, meyve ve sebze yönüyle çevremizin zenginliğine rağmen…. Bilinçsizce bir tüketim, tüketime yatkın olan biz insanlar düşüncelerimizle de tüketimden uzaklaşarak kapitalsiz KAPİTALİST oluyoruz. Üretimden uzaklaşlaştıkça insanlar arasındaki ilişkiler tüketime dayalı bir ilişki oluyor ve hep özlemle söylediğimiz ah vah hep eskilerdeki güzelliklerden söz ediyoruz. Ancak birey olarak kendi kendimizi sorgulama cesaretini gösteremiyoruz.
Bariz örneklerini Facebook paylaşımlarında oldukça sanal olarak yaşıyoruz, görüyoruz….O kadar ki , bireyler kendisi ile çelişen paylaşımları çarşaf çarşaf yapıyor…
Evet, değişen – değişmiş Gaybi’den bahsediyoruz. Gerçekten öyle, bunu ben değil köyümüzdeki halahazırda yaşayanlarımız söylüyor. GAYBİ KÖYÜ WEB SAYFAMl yaparken ilk yazılarımdan birisi “Küçücük dünyamızın zenginlikleriydi”
Dar bir çevre, içine kapanık, kendi yağı ile kavrulan bir köy ama zengin düşünceleriyle ufku açık bir köy diye bahsetmiştim. Oysa şimdi dünyamız o kadar geniş ve büyük ki çevremizi saran çemberi kendimiz küçülttük