Ahlen, 28.02.2010

Köyümüzde   İz   Bırakanlar….

Benim  yazmak istediğim, bizzat tanıdıklarım, yaşadıklarım ve duyduklarımdır. Unuttuklarım olabilir, bu yazıyı okuyup da eksik gördüklerini bana yazarsa eksikliği gideririm, menmun olurum.

Küçük yerleşim birimlerinde belli isimler, belli hane sahipleri unutulmazlar, zaman zaman şaka yollu da olsa eksiklikleriyle, iyilikleriyle anılırlar. Hemen hemen hepsinin de bir lakabı vardır, lakaplarıyla anılırlar. Benim en çok beğendiğim, geçmişlerimizin iyi olarak anılması, olumsuz yönleri olsa bile.

Sevinerek ve gurur duyarak baştan şu ifadeyi kullanmak isterim : Günümüzde yaşanan hızlı olaylara bakınca, bir telaş, ateşli hareketlilik, riyakarlık, haberlere bakmak yeterli, yaşanan olaylar biribirinin tetikçisi olur hale geldi, adeta yangına körükle gidercesine. Ben ve benim emsallerim büyüklerimizden bugünkü gibi sitresli anlatım ve yaşam anlayışlarıyla büyümedik. Daime sakinleştirici, toleranslı anlayış ve telkinleriyle büyüdük. Bu büyüklerimiz okumuş insanlar değildi, ama anlayışları büyüktü. Oysa gençliğimizde gerçekten çok deliliklerimiz oldu, ama fazla ileri gidemeden küllendi.

Dumlular:

Hangibirinden başlayacağım, düşünmem gerek. Amcamlarla başlayayım en iyisi. Babamlar üç erkek kardeş olup „Karabıyıklar „ olarak anılırlar. Babam, Karabıyık’ın Ese, Amcam Durmuş Ali sadece kendi ismiyle anılır, amcamın adı, lakabı gerektiriyor olmamalı ki sadece adı yeterli oluyor olmalı. Sübbü Emmim ise babamla üvey kardeş olmaları nedeniyle „Sübbü Dumlu „ olarak yeterli, zira bildiğim kadarıyla köyümüzde ikinci bir aynı isimle erkek yok. Bizler amcamı bir üvey amca olarak görmedik, öz amcamız gibi gerçekten sevdik. Hiç çocuğu olmadı, evlatlık alarak çocuk sorununu çözdüler. Dedem Mehmet, babamın babası ve Elif Nenemle evlenmiş, anamın babası Nebi Ayşe nenemle evlenmiş. İki dedemi ve bir nenemi ben hiç görmedim, yaşamadım, ben doğmadan vefat etmişler.

Eselerin Ese, yakın akrabalarımızdan olup babam rahmetliği gözü gibi severdi. Bir talihsizlik, kız alıp verme olayı iki Ese’yi birbirinden küs ayırdı. Anası Kara Memed emmimin bacısı olur. Ese Dayımın muhtarlığı da zamanında köyde anılır. Akabinde Ereğli’ye göç ederler.

Durmuş Ali Emmim, onun da çocuğu yoktu. Olanlar ölmüş, evlatsız olarak aramızdan ayrıldı. Konuşmaları usturuplu, çok fazla konuşmayan bir tip, sevgisini çok hafif olan gülümsemesiyle belirtirdi. Köyde en iyi orakla ekin biçenlerin başında gelirmiş. İminana Halam yine ben doğmadan vefat etmiş, Menduh Dayımla evlenmiş, Hayriye ve İsmail, iki çocuğu arkasında bırakarak erken vefat etmiş.

Kara Memed Emmim, çocukluğumdan biraz bilirim, gerçekten karaydı, gözü kara, dediğini mutlak yapan bir tipti. Anamın anlattıklarına göre çok eskilerde Durlaz Köyü biraz yabaniymiş, bizim ve amcamların bağları Gulam Mevkiinde Durlaz Köyü sınırlarında olup kadınların biraz korkulu rüyaları olurmuş, zira o günlerde üç ay ortalama olarak bağlarda göçülü kalınırdı. Geceleri haliyle kadın ve kızların korkması doğaldı. Rahmetlik Kara Memed Emmimle Hasan Emmimin (Kambur Hasan) ber bekçi gibi hep dolaştığını çok anlatırdı.

Hasan Emmim, Kambur Hasan olarak anılır, kısa boylu, nükteli konuşmalarıyla anarım hep onu. Ağzından sigarası hiç düşmezdi, rahmetlik anam pek severdi ve tabii bizler de onu sever ve saygı duyardık. Pek yangaldı bizlere karşı, şakacıydı. Yeni sigaraya başlamıştım ve Gulam’da harman sürerken çömüderek ve sırtım koca kapıya dönük olarak sigara içiyorum, hiç haberim yok, ne zaman geldin ve tepemde dikilirmiş, bir gülümsedi, hiçbir şey söylemeden geri döndü gitti. Sonradan anam söylemiş, ama şikayet mahiyetinde değil tabii. Ailesi miyase Halam ona keza, bir amcam kadar da o yangaldı bizlere karşı. Meşhur iskambilciydi. Zaman zaman Hasan Emmim, Fazlı Dayım ve Sübbü Emmimle iskambil oynardık.

 

Mucuklar, üç erkek kardeş ve köyün üç ayrı mahallesinde ikamet etmişler. Komşumuz Mucuk Bekir, orta mahallede Mucuk Neşet ve Mucuk Umar Değirmenbaşı tarafında otururlardı. En büyükleri olan Mucuk Umar Emmi ve en küçükleri Neşet Emmi’nin sohbetleri uzun sürelidir, yumuşak huyları gibi sohbetleri de mülayimdi. Kızgın hallerini ve sinirli anlarını ben hiç yaşamadım. Her ikisi de genç, çoluk-çocuk ayırımı yapmamaksızın sohbet ederlerdi, en azından ben öyle hallerini yaşadım. Galender ve fakirlerdi diğer köylülerimiz gibi. Her üç kardeş de köyümüzün en eski koyuncularındandır. Mucukların Ağılı diye anılan ağılları   zannedersem hala yıkık haliyle de olsa kendini köye girmeden gösterir, inadına ayakta durmaya çalışır.

Garaağiller, Kara Haliller, köyümüzün en köklü hanedarlarındandır. Rahmetlik Halil Emmi’yi iyi bilirim, Şerif Hala’nın öldüğünü de iyi bilirim. Bir haneden oldukça kalabalık haneler sülalenin devamını getirdi. Oğulları ; Mustafa Emmimi, çok iyi bilirim ve benimle de çok şakalaşır ve severdi de rahmetli. Hürü Hala ona keza. Sinirlendimiydi çekerdi bastonu ki kaç kaçabildiğin kadar. Abdurrahman Emmimi ve Ahmet Emmi de iyi bilirim, ikisi de hele Ahmet Emmim oldukça erken yaşta bir kazaya kurban gitti. Muhtarlığı dönemi akranlarınca, gençlerce biz çocuklarca hiç unutulmaz. Köyde benim bildiğim seren arabası tek Ahmet Emmim’de vardı, iki de yağız atları ki ne atlardı. Atlar gayet bakımlıydı. Benim bilişim, en fazla Oğlu Mehmet o araba ve atların kahrını çekmiştir. Hüseyin Emmim ( Topal Hüseyin ) ve Mustafa Emmi merken vefat ettiler. Hüseyi Emmim oldukça şakacıydı, köyde takılmadığı, şaka yapmadığı kimse kalmamıştır.

Efeler, aynı şekilde köyün kurucularından köklü bir ailedir. Mehmet Emin, Celalettin ve Alettin Efe, en büyükleri Mehmet Emin Emmim zannederim köyde en uzun süreli muhtarlık yapmış bir ememktar. Her üçü de hayatta değiller. En küçükleri Alettin Emmim ve en ileri görüşlü, gerek eski yazıyı ve gerekse yeni yazıyı okuyan, sağlam ve dinamik bir görüşü olan, görüşlerinden hiçbir zaman taviz vermeyen Celalettin Emmimdir. Ömrünün sonuna kadar hayatı çalışmakla geçmiş ve ne yazık ki köyümüz de olsa maddiyatı iyi olanların görüşleri itibar görmüş, öbür yanda ise ben insan tanımam ki ömrünü çocuklarının tahsili için Celalettin Emmim kadar yapabilsin. Bunu bütün köylümüz bilir, ister sevsinler ister sevmesinler. Dedeköy Pınarının miravlığını çoğunluk Alettin Emmimle Celalettin Emmim yapmışlardır. Suyun kaybını önlemek için her ikisi de azami çabayı sarfetmişlerdir. Su akarların ve bağların dili olsa da anlar anlatsa….Yusuf Emmi (Kör Yusuf) en küçükleri olsa gerek, sessiz ve sakin, abilerine göre daha içe kapanık bir yapıya sahip.

Pofililler, Pofililler denince aklıma hep akarın kenarındaki asırlık karadut gelir, karadutu da pek severim çünkü. İki direk, Pofili Mehmet Emmi ve Tat Ahmet Emmi, lakaplarını mecburen söylüyorum, başka şekil kimden bahsettiğim anlaşılmaz. Daha çocuk sayılırdım, ben Gulamdan geliyorum, Ahmet Emmi de yokuş aşağı iniyordu, nereden aklıma geldi, herhalde laf olsun diye olacak ; „nere gidiyon Tat Ahmet Emmi „ diye boşboğazların misali sordum, yüzüme baktı, baktı ve sordu : „ Ne dedin ne dedin ? „ O zaman pot kırdığımı anladım ve o oldu bir daha hiçbir büyüğüme lakabı ile hitap etmedim. Bu küçük anımı da hiç unutmam.

Köyümüzün en eskilerinden, kurucularından köklü bir aile. Memed Emminin o akarın kenarında oturuşu ve bastonuyla yavaş yavaş Camiönüne gelişi hep gözlerimin önündedir.

Motorcular, Alıcalar , Goca Ali Dayı ; Goca Ali Dayı gerçekten gösterişli, iri bir yapıya sahipti. Goca Ali denince aklıma hep rahmetlik Muzaffer gelir, yaşı benden büyüktü ama tertiptik. Acı bir kazaya kurban gitti. Bağ komşumuz Ali Dayı’dan hep korkardım. İyi bir komşumuzdu, hiç bir yönden şikayetimiz  zaten olamaz. Oğulları, Motorcu Ahmet (vefat etti) ve Selahat Dayı (Goca Selahat) .

Motorcular bu lakabı ile anılır. Köyümüze motorlu vasıtayı getiren aile olarak bu lakabı almışlar, vasıta üzerindeki uğraşı, ekmek parası kazanma ile bir ömürü geçmiştir. Kökten gelme bir uğraşı olması nedeniyle aile boyu bu devam eder gider. Her ne kadar aynı işi yapanlar olsa da süreklilik kazandıramadılar. Bundan dolayıdr ki ister kazansınlar ister zarar etsinler motorculuk işi devam eder gider. Motorcular denince asmadan söz etmeden olmaz. Kesin yaşını bilen yok ama yüz yaşında da desen olur, yüz elli yaşında da desen olur. Aynı üzümden bildiğim kadarıyla köyümüzde bir ikincisi yoktur.

Alıcalardan köyde kimse kalmadı. Rahmetlik Cahit Dayı ile Emine Hala kardeştiler ve Cahit Dayı sağlığında köye çok gelirdi, kalırdı. Sevgileri büyüktü, bu nedenle Motorcularla Alıcaları bir anıyorum. Rahmetlik Cahit Dayı köye geldiği zaman kahveye oturur insanlarla birebir sohbet ederdi, kibirli değildi, aynı şekilde ailesi de. Köyümüzce hep sevilir ve sayılırlardı. Abileri Abitter ve Cafer Dayı köyden göçtüler, Çerkesköyü ve Ereğli’de ikamet ederler, aynı şekilde sevilen ve sayılan insanlardır. Çocukları ona keza.

Iskahasanlar, Büyükleri İbrahim Dayı, küçüğü Mustafa Dayı ; sessizlikleriyle bilir ve tanırım. Hele Mustafa Dayı sakin dedikçe sakindir. Kalabalık bir sülaleydi, köyde pek kalanları yok.

Musalar, Tarsus tarafından köye geldiklerini söylerler. Musalar denince benim gözümün önüne ilk olarak anaları Fadim Hala gelir. Rahmetlik Mustafa Dayı ( Sarı Mustafa) gözümün önünden hiç gitmez. Rahmetlik Asse Hala ile günlük olarak Gulama gidip gelmeleri, yanın yanık bir türkü tuturması, şakası ve konuşmaları. Rahmetlik Fuat dayım İvriz İlköğretmen Okulunda ve depo memurluğu, vakarı ve konuşmaları ile gözümün önünde. Bekçi Hüseyin en büyükleri, en küçükleri Yusuf Dayı gençlik yılları, o günün şartlarında bizler için bir örnek, imrenilecek durumları. Hasan Dayı ve kızkardeşleri Fadimana Hala. Amcaları Hidayet Emmi, nakkaştır. Yanılmıyorsam köy camisinin yazı ve süsleme işlerini o yaptı.

İdiris Giller, babaları İdiris (İdris) olsa gerek. Abitter dayı ( Topal Abitter) ve Alirza (Ali Rıza) oğulları, bir de bacıları vardı ama onu pek tanımıyorum. Anaları Fadimana Hala osmanlı bir halaydı. Amca çocukları, Mehmet ( Guldur Meded) , Ahmet ve Ali Dayı sırt sırta bitişik iki ayrı evde otururlardı. Alirza Dayı uzun süre köyümüzün muhtarlığını yaptı, muhtarlık dönemi işci partisinin yeni kurulduğu yıllara denkgelir, köyümüzde siyasi akımın başladığı ve ivme kazandığı bir dönemdir.

Sarametler ve Mavuşlar, Saramed herhalde Sarı Ahmet isminin lakaplaştırılmış hali olsa gerek. Kesin bir bilgim yok bu konuda. Saramed denince Saramedin Mustafa ve Mehmet akla gelir. İki kardeş iki ayrı anlayışa sahip insan. Çocukluk ve gençlik yıllarımızda bayağı çekinirdik. Daha sonraki yıllarda Mehmet Dayıyı yakından tanıdım, anlayışına, siyasi görüşüne ve usturuplu konuşmalarına hayran kaldım. Her ikisi de köyün alt tarafında otururlardı. Kalabalık nüfusa sahiptiler. Mavuşları Sarametlerden ayrı düşünemezsin. Akrabalık derecelerini yakından bilemiyorum. Mavuş İbrahim evin direği, köyde sözü iyi geçenlerden biriydi. Benim bildiğim ve tanıdığım erkek olarak birinciye Halil Emmim ( Kara Halil ), İbrahim Emmim (Cücü İbrahim ) ve Mavuş İbrahim Dayı.

Hayriiller, Mulla Dayı ve Sarı Teyze, Mulla Dayıyı hiç bilmem ama ben küçükken adı çok konuşulurdu. Sülale Cafarlılar olarak anılır, Hacı Naci ve Hacı Menduh sülalenin devamını sürdürerek hane daha da genişledi. Sarı Teyze, teyzeleri olup Mulla Dayı kocasıydı. Mulla pınarı adıyla Ağılönünden Gulama giderken yolun kenarındadır. Daha sonra rahmetli kaynanam adıyla (Hatice Yıldırım, Rahime Ninenin kızıdır) yoldan gelen geçenlerin susuzluğunu giderir. Cafarlı sülalesi de köklü büyük bir sülaledir. Bizim ailenin bir tarafı Cafarlı, dayı olarak hitap ederiz, bir tarafımız Hüseyinliler emmi olarak hitap ederiz.

Hamşırlar, Halil, Süleyman ve Mustafa üç kardeş olup Halil Emmim köşe taşı misali ocağın devamını köyde sağladı. Her ne kadar çocukları evlilik ve iş amacıyla köyden ayrılsalar da Halil Emmim hepsini köye çekerek hanenin devamını sağlar. Camiönüne gelenler öncelikle Motorcu Ahmet dayı ile Halil Emmiyi mutlak görürler.

Avganlar, Avgan Ali Dayı hanenin başıydı, ben tanımam ama çocukluğumda lafı çok geçerdi. Bacısı Salim Fatması olup köyden hemen hemen ilişkileri kesilmiştir. Bağları Durlaz ve İvriz hududundadır. Köyün en büyük bağlarında biriydi, şimdi kimler bakıyor bilmiyorum. Bağlardaki ilk kuyu o bağdaydı bildiğim kadarıyla. Sonradan dolmuş.

Hadimiler, Tombul Kara Memed ve Hadimi Emmi iki kardeşlerdi, her ikisi de hayatta değiller. Her ikisi de tombul, kara sakallı ve kısa boyluydular. Hadimi Emmiyi çocukluğumdan iyi bilirim. Her defasında bağa bahçeye giderken evlerinin önünden geçerdim, sanki beni orada beklercesine mutlaka şaka yapardı. Bizim köyün kuruluşu ile ilgili internette araştırma yaptım, Belen ve Hadimililer olarak geçiyor, ancak Bozkır tarafı diye işaret ediyor. Ne derece bizim köy ile ilgisi var onu bilemiyorum.

Kelyusuf, sülaleyi tam olarak bilmiyorum ama Rahmetli Kelyusuf’u iyi bilirim. Bizim Gadi Bağı ile onların Sıtma bağları sınır sınıraydı. Her daim bağda olurdu. Kardeşi Memiş Hüseyin ve oğulları Umar Dayı, Ali Dayı, her ikisi de hayatta değiller. Köyde Memiş Hüseyin Dayının çocukları kalıyor.

Topal Yakuplar, Yakup Emmi Topal Dudu Hala ile kardeş, her ikisi de hayatta değiller. Her iki ailenin de köyde devamı vardır. Ali Emmi hanenin devamını sağladı. Yazlıküstü keşiflerinde bir ara rahmetli Ziya Emmimle beraber epey öncülükleri, uğraşıları oldu.

Mandallar,Gurruk Halil, Memed, Mahmut ve Mustafa kardeşler, Gurruk Hayriye de bacılarıdır. Şu anda köyde en kalabalık aile sayılırlar, dışarıya hiç göç vermediler. Rahmetlik Mahmut Dayı, Reo kamyonu ile ve muazzam şoförlüğü, tamiratçılığı ile iyi tanınırdı. Uzun yıllar deşetli kamyon şoförlüğü yaptı. Bir süre Almanya’da çalıştı ve geri döndü, güzel bir düzeni vardı, vefat etti.

Efrekliiller, Mersin tarafından geldiklerini söylerler, Hacıbekirli Sülalesindendirler. Abdi Emmim, Bekçi İbrahim ve Mandal Memed kardeş olurlar. Mandal Memed Emmi ile Abdi Emmimin çocukları köyde kalırlar.

Uzun Osman, Balcı Ahmet ve İsmail Emmi kardeş olurlar. Balcı ahmet Emmi balcılığı ile Ereğli’de tanınırdı, kaliteli balcılığı sepet kovanı ile yapardı. Zirai ilaçlamanın başlaması ile balcılığı sona erdi. Köyde kalanları var.

Sadıklar, Sadık Omar hanenin başı, Rahime Nine ile evliydi. Sadık Osman, Sadık Farettin, Hatice ve Meryem, dör çocuğu olmuş. Ben tanımam, daha önce vefat etmiş. Köyde hane devam eder.

Abitter Emmi, Tat Abitter ; köyün ilk girişinde, bir zamanlar şen şakrak, hayat dolu bir yuva, ev maalesef yerlebir oldu. Mavuş gillerle akrabalığı var ama yakınlık derecesini bilmiyorum.

Cüceler, neden Cüceler olarak tanımlanır bilmiyorum. Cücü İbrahim Emmi Çelik Memedi le kardeşlerdir. İbrahim Emminin İstiklal madalyası vardı, savaşlar-günler görmüş yaşamış biriydi. Bildiğim kadarı ile köyümüzün en yaşlılarındandı. Manı Hala ile Ziya Emmimin anası Fadim Halam kardeştirler. Aileden büyük insanlar yetişmiştir. Süleyman Ege, Sedat Ege gibi.

Karacalar, Garacalar, Karaca Hasan ve Memed kardeş olup Dudu Hala Karaca Hasan’ın kızıdır. Köyde kimseleri kalmadı.

Nebiler, Güdük Nebi olarak bilinir, anam tarafı ve ben dedemi hiç bilmem. Nenemi bilirim, Topal Ayşe olarak bilinir. Dedemim babasına mülazim derlermiş, on sekiz sene askerlik yapmış ve altı seneden sonra ilk izinine gelebilmiş anam rahmetlinin anlatımına göre. Dayım Fazlı ve Mustafa vefat ettiler. Mustafa Dayım köy enstitüsü mezunu bir öğretmenmiş, ben doğmadan İvriz Köyünde kanala atarak yok etmişler yine anamın anlattığına göre. Dördü kız olmak üzere altı kardeş olup hayatta sadece iki teyzem var, Mösün Teyzem ise bir Kore Gazisi eşidir.

Mandal Memed, Hacıbekirli Sülalesinden olup Mandal Memed denince Kamile Hala ilk akla gelir. Memed Emmi gayet mülayim, yoksul, temiz dedikçe temiz, elinden ekmeğini al ses etmez, çocukları da aynı. Abdi Emmim ve Bekçi İbrahim ile kardeş olurlar.

Kara Ademler, Mersin ile bağları var, aileden sadece Adem Dayı köyde büyük bir haneydi. Adem denince akla Kara adem gelir. Köyümüzün uzun süre muhtarlığını ve kooperatif başkanlığını yapmıştır. Camiönü denince yine akla mutlaka Kara Adem gelir. Büyük bir ev, dükkan ve kooperatif binasını da içine alır, bitişiğinden geçen Dedeköy’ün suyu eve ayrı bir canlılık verir. Rahmetlik Hamza haneyi köyde sürdürüyordu, erken aramızdan ayrıldı. Mustafa Hocam yine de köyde kalıyor.

Hacibekirliler, Mucuklar, Bekçi İbramlar, Abdi Emmimler, Mandal Memedler ve Karabak Hasan Emminin babası dayısı.

Çopurlar, Hacı Memed, Aziz Dayı kardeş olurlar. Altakarın altında otururlardı, köyün eski koyuncularındandı. Köyde haneden kimseler kalmadı. Bir zamanlar ne şirindi o ev ve Camiönü.

Goca Vahdiler, Çolak Ali dayı ile Goca Vahdi Dayı kardeş olurlar. Okulun üzerinde otururlardı, geniş bir hane kalabalığı vardı, bizim bağ komşumuzdu. Çocuklarından İrfan Dayı ilginç bir şahsiyete, karaktere sahiptir. Sanatkardır, köyün genel yapısı içerisinde değişik görüş ve anlayışa sahiptir. Belki eline imkan geçseydi, şimdi bambaşka bir konumda olabilirdi. Ben çocukluğumda İrfan diyemezdim Torban Dayı derdim. Köyün eski koyuncularındandır, onların da koçları olurdu.

Gök halil, komşumuzdu. Köyde herhalde pek akrabası yoktu. Hiç çocukları olmadı. Hane tamamen kayboldu denebilir.

Haci Memed ve Hacı Veli kardeşler ve Haccala ( Çungur Hacca ) bacıları olur. Onlar da geniş bir haneye sahiptiler. Köyde kimseleri kalmadı.

Niyazi, köyün ilk girisinde evleri vardı, hemen mezarlığın altında. Civar köylerin sıhhıyeliğini yapardı. Köyden ilişikleri tamamen kesildi.

Çolak Giller, Nebi Dayi ve Cemil Dayı kardeş olurlar. Komşumuz, bir zamanlar o hane ne şendi ne şendi. Rahmetlik Şevkala da Nebi dayı da şen şakrak, neşeli, konuşkan ve yardımsever insanlardı. Evlerini sattılar, köyde kimseleri kalmadı.

Çilezgiller, Süleyman Dayı ve Yetim Mustafa kardeş olurlar. Haneyi Cevat Dayı ve çocukları eskisine nazaran daha da canlı bir şekilde devamını sağlıyorlar. Anaları Zeynep Hala uzun süre yatağa bağımlı bir hastaydı, iyi bilirim.

Topal Osman, oglu Ali kara , köyün bağlara olan çıkışındaki en son ev, yokuşun başındaydı. Halil Emmi (Kara) ile kardeş olan Topal Osman emmiyi ben hiç tanımam. Oğlu Ali Kara da büyük ve kalabalık bir hanedardı başlıbaşına. Köyde kimseleri kalmadı, Ereğli ve Çerkesköyünde oturur ailenin devamı.

Deli Osman, ben hiç tanımam ama lafı çok geçerdi, boşuna Deli Osman dememişler. Nazif Ceylan , Saliha Hala ve bir kardeşleri daha olacaktı. Köyde sadece Saliha Hala ( Kör Yusuf’un ailesi ) vardı.

Irze Emmi, oğlu Topal Ahmet.

İrazziler, Patetes Memed ve kardesi Mustafa Gümüşaylar, köyde kimseleri kalmadı.

İzzet dayı ve Rasim Dayı, köyde kimseleri kalmadı. Rasim Dayı’nın köy kahveciliği pek meşhurdu, ayrı bir çay demlerdi.

Kerem Ahmet, kısacası Keremamed olarak telaffuz ederdik. Keremlerden, oğlu Mustafa köyde ailenin devamını sürdürür.

 Mustafa Dumlu

Please publish modules in offcanvas position.