Ahlen, 06.01.2010
Gaybi Köyünden Göç Edenler
Duygularda ve düşüncelerde ne kadar değişimler oldu, onu göç edenlere bırakmak lazım.
Son elli yıl içerisinde köyümüzden başta Almanya’ya işçi olarak çalışmak amacı ile ayrılan hatırı sayılır bir rakam sözkonusudur. Hemen hemen tamamı ya halen Almanya’da, ya da ülkemizde şehirlere yerleşmişlerdir. Bir benzeri de öğretmen arkadaşlarımızda sözkonusu.Öğretmenliğe başladıktan sonra hemen tamamı köyden ayrıldı diyebilirim, bir iki müstesna haricinde. Üçüncü guruba da çeşitli nedenlerden dolayı çalışmak üzere yine şehirlere göç edenler dahil olup köyden ayrılmışlardır. Tabii hepsi bunlarla sınırlı değil, evlilik gibi daha başka nedenlerle ayrılanların olduğu gibi. Ancak Gaybi Köyü Ruhu hep yaşadı, göçler de olsa, köye evlilik gibi çeşitli nedenlerden dolayı gelenler de olsa. Zannediyorum bu anlayış sevenlerini köye çekiyor.
Çocukluğumdan bildiklerim ve yaşadıklarım ; bazı aileler tamamen köyden ayrılarak köy ile olan ilişkilerini kesmiş sayılır ve sayıları itibarı ile de azımsınmayacak az değil. Bu aileler haliyle olan bağ veya bahçelerini de satarak köy ile olan kontaklarını sıfırladılar diyebilirim.
Okulun altında oldukça kalabalık olan Çungurlardan hiç kimse kalmadı. Aynı şekilde Goca Vahdilerden yine kimse kalmadı. Veligiller, Karacalar, Gibiğiller, Yusuf ve Topal Naciye, Çayanlar, Hacı Osman Avcılar ,Karakurtlar ona keza ve dahaları.
Eski adıyla Çerkes Köyü ( Çerkez Köyü ) sınırları içerisinde öncelerden arazisi, tarla ve bağı-bahçesi olanlar zamanla Belceağaç’a yerleşti. Hem de öyle bir yerleşim ki köyün zannederim yarısı değilse de üçte biri köylümüzdür. Yerleşim yeri olarak iyi bir araziye sahip olmaları ve yol kenarına kurulmuş olması, köylülerimizin de orada yerleşik olmaları, köyümüzle olan olumlu ilişkilerini daha da geliştirmiştir.
İlkokul yıllarımda coğrafya kitaplarında şu cümle yazardı : „ nüfusumuzun yüzde sekseni köylerde, yüzde yirmisi şehirlerde yaşar. „ Öyle zannediyorum ki bugün tersi yazılıdır. Doğal olarak nüfusun katlayarak artması, az da olsa sanayileşme, memuriyete ve işçiliğe olan ihtiyaçlar köyden şehre göçü beraberinde getirdi. Ülkemiz genelinde yaşandı, hızını kaybetse de devam edecektir de. Burada özellikle belirtmeliyim ki gün gelecek, köyde yaşamak belki lüks olmayacak ama cazip olacak.
Çarpık kentleşme beraberinde o kadar sorunları da yaşatıyor ki insanlar köylerde sakinliğini yaşamak isteyecek. Stres günümüzün bir hastalığı haline geldi. Şehirlerdeki stres, beraberinde yine stresi getiriyor, köylerde ise insanların birbirine samimice takılmaları, şakalaşmaları basit ifadesiyle stresi azaltıyor, etkisini yok ediyor. Sosyal dayanışma ve bağlar insanların her yönden bir emniyeti oluyor. Hatta küçük şehirlerdeki güven duygusu ile büyük şehirlerdeki anonimlikten kaynaklanan güven duyguları karşılaştırılmayacak kadar farklıdır. Ben bizzat Antalya’da ki yaşamımla Ereğli’de ki yaşamımı mukayese ediyorum ve sonuç olarak kendimi Ereğli’de her yönden daha mutlu hissediyorum.
Sevinerek şunu belirtmeyim ki bir şekilde köyden ayrılanlar, olan bağlarını bir şekilde yine devam ettiriyorlar. Ülke genelindeki durumu bilmem ama isterdim ki insanlar geldikleri yeri, toprağı unutmasın, hatta çocukları da aynı şeyi devam ettirsin her ne kadar doğdukları yer bir başka ülke de olsa. Avrupalılar yerleşik bir toplum, yüksek düzeyde de gelişmiş oldukları için göç onlar için sözkonusu değil. Dikkat edilirse göç edenler ya çok az gelişmişlikten başka ülkelere gidiyorlar, ya da aslında göçebelik ezelinde var. Bana göre bizim ülke insanları için her ikisi neden de geçerlidir.
Gerçek olan bir şey var ki ; Avrupada da olsa, ülkemizde de olsa köy ve köylü karakteri aynı sayılır, küçük yerleşim birimlerinde birbirini iyi tanıyan insanlar tanıdığı oranca dayanışma gösteriyorlar.
Evet, köyümüz dışarıya fazlasıyla göç vermiştir, zorunlu olarak, olan toprağımız, insanlarını besleyecek düzeyde değil. Ama şuna da inanıyorum ki gün gelecek aynı insanların bir kısmı köyünde yaşamayı tercih edecektir. „ Komşu kızının gözü çapaklı olur .“ atasözü bana köyde yaşarken elimizde olan imkanları tam göremediğimizi anımsatıyor.
Birçok Avrupalı artık izinlerini sahillerde değil, yaylalarda ve daha sakin yerlerde değerlendirmek istiyor.
Köyümüz, yaşamak için her türlü olanağa sahip, ön koşul ; köyü sevebilmekten geçer.
Mustafa Dumlu