Ahlen,17.03.2009
Köyde Ramazan ve Bayramlar   (1957 den itibaren)
 
„Köyde Ramazanlar“ derken özellikle ellili yılların sonundan itibaren kendi hatırlayabildiğim ve yaşadığım yıllar diye tarih belirttim.Bu yazdıklarımı daha iyi bilenler ve halahazırda hayatta olanlar var,ancak bir hatıra,döküman olarak yazsalar,kalıcılığı olsa o daha da makbudur.
 
Elektrik,köyümüzüze yetmişli yıllarda ilk olarak geldi.Bütün köylü olarak heyacanlı ve sevinçliydik.Elektriği başka yerlerden bilmemize rağmen köyümüze gelmesi ayrı bir olaydı
 
Benim emsallerimin tamamı gaz lambası ışığında gördük,büyüdük,okuduk.Çok evlerde saat bile yoktu.Radyo ona keza.Dolayısıyla ramazanlarda olduğu kadar diğer aylarda da minaresi olmayan köy camisinde ezanın okunması aynı zamanda saatleri de bildirmiş olurdu.
 
Hepimizin bildiği gibi,günler ve günün saatleri dünyanın güneş etrafında dönüşüne göre,ramazan ayı ise ayın ilk göründüğü-ayın dünya etrafındaki dönüşüne göre hesaplanır.
 
Üç aylar,Recep-Şaban ve sonuncusu Ramazan ayı,oruç tutulan ay.
Her ne kadar köyün fakirliği sözkonusu olsa da ramazan gelmeden hazırlıkları yapılırdı.Aslında köyün genel ekonomik durumuna göre yapılacak ramazan hazırlıkları da sınırlıydı.
 
Her hane ramazan gelmeden mutlak ve mutlak kışlık yufka ekmeği hazırlanırdı.Bağ ve bahçeden kışlık nevaleler zaten depolanmıştır.Artık ramazan gelebilir.
 
Köyden birçok aile büyüklerinden sahur vakti saat olmamasına rağmen kalkalbilirdi,uyananlar komşularını uyandırırlardı.Elektriği olmayan Gaybi Köyünün o günlerini gözünüzde canlandırmaya çalışın,akşam vaktinden itibaren köy görünmez ,zifiri karanlıktır,köyün öbür ucundan yanan gaz lambasının olan cılız ışığı daha bir cılız olarak size kadar gelir,ama yine de ışıktır.Bu şekilde sahura kalkanı ve kalkmayanı da net bir şekilde görmüş olursunuz.
 
Tahınlı,zaten bizim Ereğli’ye mahsus ,alabilenler için gayet güzel hatta lüks bir sahurluk yemek ve ekmekti.Her ne kadar başka şehirlerde bilinip yapılsada ben bizim Ereğli’dekinin tadını bulamadım.Yanısıra köy peyniri,zeytin ve çay.
 
İftar vaktinin biz çocuklar için önemi daha da büyüktü.Çabuk acıkan biz çocuklar büyük bir sabırsızlıkla damlara çıkar ezanın okunmasını veya Halkapınar’dan (eski adı ZANAPA bir nahiye) atılacak topun sesini duymaya çalışırdık.Ezan okunmaya başlandığında veya top atıldığında damlardan çocuk sesleri yükselirdi :
 
-          Ezan okundu,
-          Top atıldı,
-          Veya
-          Okundu mu,okundu mu ? gibi                                                                                                                  
 
Ezan da okunduktan sonra köyü tam bir sessizlik bürür,yemekten sonra artık tatlı şakalaşmalar ,muhabbetler biraz daha koyulaşırdı.Hel bir de anlatan ilçe harici anıları varsa daha da bir dikkatle dinlenirdi.
Ramazanda köy hocası daha bir değer kazanırdı,o zamanlar köy hocalarının ücretini köylüler karşılardı.İftarlara mutlaka bir eve davet edilirdi.Rahmetli babam bu yönden köyde en önde gelenlerdendi.
 
Bayramlarda sevincimiz daha da bir ayrıydı.Olan giyeceklerimizin en iyisi bayramlık elbisemizdi.Çikolatanın adını o zamanlar hiç bilmezdik.Köyde ev ev dolaşarak el öper şeker toplamanın sevincini yaşardık.Kağıtlı şeker veren evlere daha da bir sevinçle giderdik.Köyümüzün en düşkünleri şeker de alamıyacak durumda olanlar pancar kaynatır onu ikram ederlerdi.Çocuk olarak öyle evlere severek gitmezdik ama yine de giderdik.Önemli olan tabii ki birşeylerin ikram edilmesiydi.Biraz uyanık olanlarımızdan öğretmen okuluna gidip para bile alanlar olurdu.Onların sevinci bir başkaydı haliyle.
 
Bayramlar,toplumun barışçıl olması bakımından önemli olduğunu herhalde herkes kabul eder.Yılda iki kere de olsa dışarıda kalanlar köye gelir,geçmişlerini anar,eşi-dostu,akrabayı görür,ziyaretlerini yapar,samimi olan ilişkilerini tazelerler.
 
Bayramları çoğunluk köyümüz dışında yaşamanın buruklu ile yaşarım……………….
 
Mustafa Dumlu

Please publish modules in offcanvas position.