Ahlen, 17.08.2009

Sütünlü Tepesi – Panorama

 

Her köye geliş-gidişlerde ve öğretmen okulundayken günlük olarak kaç kez görmek zorunda kaldım, o zamanlar ne kadar sevimsiz göründüyse, şimdilerde de o kadar sevimli görünüyor.Meğer ne kadar güzel ve sevimli imiş de ben farkına varamamışım.Zaten biz insanoğulları her gördüğümüzü gördük zannediyoruz, oysa bir şeyin eksikliğini yokken farkedebiliyoruz.En azından ben kendi adıma böyle söyleyebilirim.

 

Sütünlü Tepesi (köyümüzde Südünlü olarak tabir ederiz) neler gördü, neler yaşamış olmalı ki sanki göre göre, yaşaya yaşaya aşınmış, adeta tepesi bir hamamın kubbesi haline gelmiş, yüzyıllar, tipiler, karlar, belki de tufanları yaşamıştır.Tepeyi keşfedeilmek için beş yönden görmek, bakmak lazımdır.Tabiat öyle güzel ki o güzellikleri görebilmek lazım.Çocukluğumuzda ve gençliğimizde hep denizi, başka yerlerin güzelliklerini düşünür, onların hayalleri ile yaşardık.Kuru toprak, çöl, kayalar, taşlar, kurumuş otlar, ilk bakışta insana bıkkınlık veren ögeler gibi geliyor insana.Oysa, insan zamanla onlara o kadar alışıyor ki sanki onlarla konuşuyor, arkadaş oluyor, onların his ve duygularını duyar gibi oluyor.Öfkeyle baktığımız o güzelim taşları ve kayaları Avrupadaki ev sahipler bahçeine, evinin önüne satın alarak koyuyor ki o ev ve bahçe bir miktar tabii görünsün.Oysa evi de, bahçesi de o kadar güzel ki, bizim anlayışımıza göre o taşlara-kayalara gerek bile yok.Tekniği yüksek olan bir ülkede veya teknolojide çok gelişmiş ülkelerde tabiatın tabiisi aranıyor.

 

Durlaz Köyü tarafından Sütünlü Tepesi’nin sarp tarafı gözlemlenir, tepe kısmından itibaren dere kısmına doğru sarp olup yeşillikçedir. Topak Taş tarafına geldikçe o sarplık, yerini rahvan bir düzlüğe bırakır.Zaten Topak Taş’tan itibaren Durlaz’ın bağları, bağların üzerinden de su akarı geçer.Kupkuru ve susuz olan Sütünlü Tepesi, Topak Taş ile beraber su akarı ve bahçelerle kucaklaşarak sanki bir çölde o kadar susuzluk ve kumdan sonra vahaya erişmişsinizdir gibi birbirine entegre oluvermiştir.Durlaz Köyü (Yıldızlı ) Sütünlü Tepesi’nin kuzeydoğusunda kalır.

 

Ziraat’ten ve Ereğli’den gelirken yine tepenin sarp olan tarafı gözlemlenir.İvriz İlköğretmen Okulu içerisinden daha da sarp, dik olarak görünür, sanki Sütünlü Tepesi tependeymiş gibi hisseder insan kendini.Edebiyat Hocamız Nuri Güngör o sarp olan tepenin yamacında açık hava tiyatrosu olarak o günün beşinci ve altıncı sınıfları ile bir antik tiyatro yapmıştı.Beden Eğitimi Hocamız Nihat Gündüz de folklor müziğini yanlış çaldık diye beş kere o Sütünlü Tepesi’ne indirip çıkartmıştı. Bütün Hocalarımızı olduğu gibi bu her iki hocamızı da sevgi ve saygı ile anıyorum.Ereğli, tepenin kuzeyine düşer ve Belceağaç’a gelindiğinde uzaktan küçücük bir yığma tepe gibi görünür.

 

Göveşlik (Güveşlik-Güveçlik tabirleri de kullanılıyor ama ben bizim köydeki tabiri tercih ediyorum.)  ile Sütünlü Tepesi bir köprünün iki ayağı gibi karşı karşıya, birbilerine her daim bakarlar.Bağ ve bahçeler bir vadinin içindeki yeşillikle süslendiği gibi her iki tepeyi birbirine bağlar, esintilerini ve selamlarını birbirlerine iletirler.Sütünlü’nün bağlara ve Göveşlik’e bakan yüzü o kadar sarp değildir, sanki o tarafı biraz törpülenmiştir.Eteklerinden itibaren üzümlükler başlar ve o yöre Yakaköy adlandırılmıştır.Yani yamaçta, yakada kurulmuş köy anlamında.Dedim ya Sütünlü Tepesi neler yaşadı, dili olsa da bir anlatsa, inanamayız zannediyorum.Kupkuru olan tepe, bahçelerin başlamasıyle meyilini hala devam ettirir, Pınarönü’ne yaklaştıkça düzleşir, zaten bağların arasından da tepeyi artık göremez, kendinizi bir başka dünyada hissedersiniz.Adeta soğukla sıcak misali, Sütünlü Tepesi bağ ve bahçelerle birleşerek kayabolur, barışırlar.

Sütünlü Tepesi’nin en mülayım tarafı batıya bakan yüzüdür.Tepe, doğuda Karataşlara ve Kara Tepe’ye bakar.Köyümüzün yoluna en yakın olan tarafında yoldan itibaren yavaş yavaş yükselerek tepesine erişirsiniz.Rahatlıkla inilir ve çıkılır.Tarla-tapan olmadığı için çocukluğumuzda evde kalan hıraları veya koç katma zamanı koçları gütmeye, yaymaya çok götürürdük, ben de çok gittim, epeyce de anılarım vardır.Zirvede adeta özellikle konmuş gibi kara kara büyük taşlar vardır, hatta kaya diye de nitelenebilinir.Bir nevi korunak gibi sayılır.Tepe, zirve dediysem de aslında bir yayla gibidir.Öğretmen okulunu görmek için tepenin bir ucuna, Durlaz’ı görmek için öbür ucuna, köyü ve Göveşlik’i görmek için yine başka bir ucuna gitmek gerekir.İvriz İlköğretmen Okulu; binalarla „İvriz“ yazısı düşünülmüş gibi sanki öyle bir binalaşma gerçekleştirilmiş.Okul, eski haliyle tepeden bakıldığında binaların „İvriz“ yazısını gösteriyordu zaten.Şimdi değil tabii ki.

 

Küçücük gibi görünen Sütünlü Tepesi’nin çevresi kaç kilometre bilmiyorum ama çevresini bir dolaşayım demek her yiğidin harcı değil.Göründüğünden daha fazla ve büyük bir çevresi olduğu kesin.

 

Mustafa Dumlu

Please publish modules in offcanvas position.