Ahlen, 16.12.2009
Dereyüzü Köyleri ve Kakçılar
Güzel bir tabir, öz Türkçe, kim tanımlamışsa bizleri iyi tanımlamış. Kakçılar….
Hatta bir zamanlar Ereğli Belediyesi seçimlerinde bile belediye başkanından için Kakçılardan mı Bektiklerden mi (Bettiklerden) diye lafı eksik olmazdı. Şimdileri bilmiyorum.
Dere ve yüz, Dereyüzü iyi bir kavram kelime. Ereğli tren yolundan güneye doğru giderseniz istikamet Orta Toros Dağlarıdır. Çömlekçi Mahallesinden itibaren önce bir miktar düzlükte gidersiniz, Belceağaç’a doğru meyil biraz artar, Belceağaç – Ziraat Yolu başlangıcına kadar yine ovada gider gibi düzlükte devam edersiniz ve Ziraat Yolu başlangıcından itibaren meyil artarak bizim köye doğru devam eder. Köyümüz ile Ereğli’nin yükseklik farkı en az 250-300 metredir.
Çömlekçi Mahallesinde yol ikiye ayrılır, biri bizim köye, Durlaz’a, İvriz’e gider. Diğer yol Halkapınar’a ( eski adı Zanapa ) gider ki oradan itibaren daha epeyce bir köy, daha doğrusu köyler var ve yollar bazan sarp olarak bazan da meyilli olarak Toroslara tırmanır. Yani köyler Torosların eteklerinde, kimi zaman bir vadi gibi, kimi zaman bir dere gibi olması nedeniyle bütün bu köyler Dereyüzü Köyleri olarak adlandırılır.
Kak; elma, armut, şeftali gibi meyvelerin dilim dilim kesilerek kurutulmuşuna denir. Kak, kelime olarak bu meyvelerin kurutulmuşunu aslında çağrıştırmıyor ama kak denilince herkes bilir neyin kastedildiğini.
Bütün Dereyüzü köylerinde meyvecilik ve sebzecilik ezelinden beri yapılır, insanların geçim kaynaklarıdır. Meyciliğin yanısıra hayvancılık ve toprağın elverdiği oranca hububatlar da ekilir, dikilir. Bütün bu köylerin tarihi ne kadar geriye kadar gider, bilmiyorum, ama Kale’nin tarihi çok eskilere dayanmalı ki Kale adını almış, ben görmedim ama gemilerin halatla bağlanması için demirlerin yerlerinin olduğunu kölülerimiz bilir ve söylerler.
Kışları eskiden çok çetin geçerdi, kar çok yağardı, çocukluğumdan bildiğim ve yaşadığım günler bunlar. Tarihin daha da derinliklerinde kimbilir, belki de kışları daha da çok sert geçerdi. Ve bu insanların en az altı aylık nafakalarını yemişleriyle birlikte hazırlamaları zaten mantıklıdır. Herhalde bu ihtyaçlardan dolayı birileri bu kak işini icat etmiş, yazdan meyveleri kurutarak kışa bir hazırlık olarak düşünmüş, hayata geçirmiş. Ova köylerinde, Bettiklerde meyve pek yetişmediği veya yetiştirilmediği için kak adeti olmamış, buna karşılık bizleri, Dereyüzü Köylerini Kakçı olarak tanımlarlar. Ben severek kabulleniyorum.
O zamanlar, yani çocukluk yıllarımda pek kıymetini bilmezdim, herhalde genelimiz öyleydi. Almanya’ya geldikten sonra kıymetini öğrendim, üstelik ne kadar da sağlıklı olduğunu da. Bizler kak yaptığımızda sağlık yönü düşünerek değil, ekonomik koşullarımızın bir gereği olarak ve olan imkanları değerlendirmek amacı ile meyveleri kurutup kışlara hazırladık ve kışın bol bol yedik.
Bol olan elmalar ilaç bilinmediğinden altına çok dökülürdü, hele bizim Gulam’da ağaç çoktu ki sabahtan akşama kadar günlük toplardık. İyice kötü olanlar hayvanlara verilirdi, hatta bir ara hayvanlara da basitçe taklayarak kurutur kak yedirirdik. Biraz iyi olanlar bazan kabuklarıyla, bazan da kabukları soyularak kurutulurdu. Kabuğu soyulan elmalar daha da çabuk kururdu. Yazın o yakıcı sıcağı aslında neyi kurutmazdı ki !
Şeftali ve armut kakı daha güzel olurdu, onları daha çok severdim.Birkaç komşu kadın ve kızlar bir araya gelerek elma taklarlardı, sohbetleri caba.
Bunların yanısıra kara vişne ( bizim tabirimizle piç vişne ) , dut, erik, kayısı da kurutulurdu.
Hele kayısı börtlemesinin tadı bir ayrıdır. Kayısı börtlemesi, damlara veya karıkların yüzüne çekirdekleriyle beraber yerleştirilir, birkaç gün sonra kayısılar suyunu biraz çeker, onların o haliyle yenmesi çok lezizdir. Piç vişneye küçük olmasından dolayı piç denmiş ama o daha lezzetlidir, damlara serilen vişneler takır takır kurur ve kışın hoşafının içilmesi mayoşu tadıyla ayrı bir lezzetlidir. Bizim köyde kurutulmuş kayısıdan kayısı yemeği yapılır, et ile pişirilen kayısı bir ayrı tat verir, eti bir başka.
Bugün itibarı ile bu imkanlar daha da fazla, iyi para da ediyor. Ben köyde olsam bu imkanları değerlendirirdim, kendime fazladan iş bulmuş olurdum aynı zamanda.
Mustafa Dumlu