Ahlen,14.03.2009
Çocukluğumuzun Oyunları
İnsanoğlu yaratıcıdır.Bilhassa çocukluk döneminde fantazilerini yaratıcı olarak pozitif enerjiye dönüştürebiliyor.Günümüzde çocuklara sunulan o kadar çok hazır oyun ve oyuncaklar sunuluyor ki ,önce çocukların belli bir teknik gelişimesahip olması gerekiyor.
Her ne kadar sunulan oyunlar,çocukları düşünmeye zorlasa da fantazi ve yaratıcılık ruhu pek gelişme imkanı,ortamı bulamuyor.Bu düşünüş tarzım,hiçbir zaman tekniğe,gelişime tezat oluşturmaz.Teknik,gelişim diyalektiğin zorunlu bir sonucudur.Selin önünü kapatamazsınız.
Benim esas amacım,unutulan ve bizzat yaşadığım eski oyunlarımızı anımsamak.Bu yazıyı yazma ilhamı da,Almanya’daki öğretmenlik hayatımda zaman zaman Alman Öğretmenlerinin
eskiden yaşadıklarını ,oynadıkları oyunları öğrencileri ile oynaması.
En çok ve severek oynadığımız oyunlar ; çelik çomak,saklambaç,bildir bir,kızdı hamam,mucuk,esir almaca,elden tere,yedikuleve tabii ki çaputlardan kendi ellerimizle diktiğimiz küçücük top ile futbol.Oyunlara,kizların da katılması olumluydu.Yeterinden fazla hareketliydik,gerek fiziki ,gerekse pisikolojik dengemiz parelel olarak gelirdi.
Çelik oyunumuz rizikolu sayılırdı,hatta Yusuf Emmi (Kör Yusuf) yanlış bilmiyorsam billi yüzünden gözünü kaybetmiş.Direk olarak billinin önünde hedef olarak durur, billinin uzağa gitmemesi veya havadan gelen billiyi çomağımızla geri vurarak oyunu kazanmaya çalışırdık.
Oyunun en sevindirici heyecanlı tarafı ise,oyunu kazananlar kaybedenlerin sırtına binip götürmesiydi.Kavga ettiğimiz pek vaki değildi.Bu şekilde bir sosyal varlık olarak büyüdük,yaşlandık ve bugünlere geldik.Günümüzde sanmıyorum aynı oyunların kavgasız sonuçlanacağını.
Sanki,adeta kavga çıkarmak için bahane arıyoruz.
Mustafa Dumlu