Ahlen, 27.03.2009

Eğitimde ve Öğretim-Otoriterlik

 

Eğitim ve öğretim bizim ülkemizde ayrılmaz bir bütünlük içinde kabul görür.

 

Eğitim,kısaca belli bir konuda,bilim-bilgi dalında yetiştirmek,geliştirmek.Çocukları ve gençleri göz önünde tutarak söylememiz gerekirsr,onları hayata hazırlamak,bilgi ve becerilerini geliştirmek,kişiliklerini kazandırmak,halk tabirimizle terbiye etmek diye tarif edebiliriz.

 

Belli bir amaca uygun olarak gereken bilgileri vermek,öğrenmeyi kolaylaştıracak yolları göstermek,klavuzluk etmek şeklinde ifade edebiliriz.

 

Otorite,yetke,sulta veya velayet olarak lügatlarca ifade ediliyor.Daha açık ifadesi,yaptırım veya yasak koyma gücü,eğitim psikolojisine göre,yeterliliğine kendisini kabul ettirme ve socunda kendine itaat ettirme bağlama,güven sağlama.

 

Halk bilincindeki otoriter anlayış, sanki biraz farklı algılanıyor,kabul ediliyor.Fiziki gücü olan bir insan da toplum içerisinde otoriter rolünü üstleniyor,maddi olarak imkan ve olanakları yüksek olan kişiler de dolaylı da olsa otoriter rolünde,işinde,mesleğinde yetkin-etkin olanlar da otoriter kabul ediliyor.

 

Eğitim ve öğretim her ne kadar bir meslek işi olsa da, herşeyden önce bir sanat,bir artisliktir.Meslek dersleri hocamız,rahmetli Mustafa Karataş okul yıllarımızda öğretmenlik mesleği için : „biri doğuştan öğretmen olarak doğan öğretmenler ,ikincisi de sizin gibi öğretmen okulunda okuyarak öğretmen olacak öğretmenler.Herkes kendisi için hangi öğretmen tipi olduğunu görsün,tesbit etsin „derdi.Bu değerli sözlerin anlamını o yıllarda da anlayabiliyordum,şimdi özümseyerek yorumlayabiliyorum.

 

Her meslek dalının kendine özgü incelikleri ille de vardır.Ben,eğitim konusunu ele almak istiyorum.

 

Benim emsallerim aynı eğitim ve öğretime tabi olarak,otoritenin değişik şekillerini yaşadık.Zamanın şartlarına göre o günlerin kritiğini yapmak istemiyorum,belki üzerinde tartışılabilinir.

 

Günümüzde,eğitim ve öğretimde otoriter olmak oldukça zor görünüyor. Otoriteyi burada yetkin olan beceri ve bigisi ile kendini kabul ettirme gücü olarak niteliyorum.Küçük bir örnek vermem gerekirse;medyanın ,iletişimin bugünkü kadar gelişmemiş olduğu dönemlerde çocuklara anlattığım,ökuduğum masalları çocuklar büyük bir zevkle dinlerlerdi.Gerçi masal devri çoktan geçti ama çocukların hayal dünyası için hala gerekliliğine inanıyorum.Küçük yaşlardan itibaren hayal dünyası,masal dünyası gelişmeyen çocuklar ve aynı çocuklar ailelerinde de belirgin bir şekilde yeterli ilgi göremiyor veya belli yönlerdeki istek ve arzular pazarlık şeklinde yerine getiriliyor.Bu psikoloji ile büyüyen çocukların yönlendirilmesinde eğitimin sorunları olduğu açık,eğiticikyetersiz kalıyor, bütün bunlara ek olarak genel anlamda sorunlu çocuklar zaten yeterli sayıda mevcut,hele günümüzde sayıları hiç de azınsınmayacak kadar ailelerin ayrışması,örnekleri çoğaltmak mümkün.

 

Her nerede olursa olsun,kesin olan bir olgu artık herkezce kabül gören bir olgu.Şiddete maruz kalarak yetişen çocuklar,büyüdüklerinde aynısını uygulamaya çalışıyorlar.Bu olguyu eğitimde her zaman göz önünde tutmak bir zaruriyettir.

 

Alman eğitim sisteminde çok güzel bulduğum „özel eğitime muhtaç „ öğrenciler için özel eğitimli eğicilerin görev yaptığı okullar mevcut.Her ne kadar ülkemizde de var dense de karşılıklı olarak kıyaslanamayacak kadar arada büyük farklılıklar var.

 

Otoritesi olmayan eğiticinin başarısı yetersiz kalacaktır.Çocukların hiçbir şekilde korkutulmadan,şiddete başvurmadan eğitmek esas alınmalı,ikna yöntemiyle çocukların eğitilmesi –öğretilmesi,eğiticinin otoritesini sağlaycaktır.

 

Son olarak ben kendi adıma söyleyebileceğim,sekiz ders yılına yakın ülkemizdeki yapmış olduğum eğiticilikle,yirmi iki yıla yakın Almanya’daki eğiticilik ve aradaki büyük fark.

 

Tek bir cümle ile söylemem gerekirse,buradaki eğiticiliğim yıllarında kendimin de eğitildiğimdir.

 

Mustafa Dumlu

Please publish modules in offcanvas position.