Ahlen, 07.11.2009                                                      
İnsanların Ölümlerini Kendi Görüşlerine Göre Yorumlamak
 
Ne acıdır ki biz insanlar, öleceğimizi bile bile, acizliğimizi bile bile güncel olayları olduğu gibi görmek yerine kendi anlayışımız ve görüşümüz çerçevesinde yorumlamak, gereken kılıfı başına geçirmek, ne yazık, ne yazık, acı bir dram.
 
17 Ağustos 1999 depreminde ölenlere on milyonlarca insanlar ağladı, üzüldü, dualar ettiler.Ama arkasından ileri geri yorum yapanlar da az değildi. Yok efendim şöyle hala iddia ederler. Ille de efendinin dediği şekilde analayıp kabul edeceksin. Birazcık okumuş insanlar bilir ki yanardağlar, depremler tabii doğa olaylarıdır. Dünyamızın zaman içerisinde değişimlere uğraması, doğal afetlerin olması bilimsel olarak kanıtlanmış, bilinen doğanın zaman içerisindeki sürecidir.Hem Allah’ın işine karışılmaz deyip de Allah adına karar vermek, insanları yönlendirmek, altından kalkılamayack kadar bir sorumluluk. Toplumu etkileyen insanlar, etkilerinden dolayı büyük bir vebal altına girdiklerinin bilicinde olmaları gerekir.
 
Aynı yıllarda ve hala da iddiasını yapan insanlarımız kafalar hemen fetvayı veriverdi. „ Allah onları cezalandırdı, layık olduğuklarını yaşadılar ve buna benzer abuk subuk laflar. „
 
Bu tür söylemlerde bulunan insanlar neye güvenerek böyle konuşabiliyor, anlamak zor, eğer Allah adına söylüyorsa zaten Allah’ın kimseye ihtiyacı yok, dini bilgilerine dayanarak söylüyorlarsa, Kuran’ı Kerim’i o kadar güzel okuyan mealini de bilen on binlerce insanlar da var, en önemlisi koskoca bir Diyanet İşleri Başkanlığımız var ki dünyada emsali yok, oradan bir fetva gelmiyor, çok bilmişlerden bazıları o günlerde depremde ölenler için kolayca söyleyiverdiler, yok günahkarların yüzünden, yok çıplak olarak insan cesetlerine rastlandığından buna benzer dahe neler.
 
Bir kere müslüman olarak şunu söylüyor ve diyorsak : „Allah büyük, Allah bilir, Allah karar verir .“ O zaman kimin günahkar, kimin ne kadar müslüman, kimin imanı ne kadar kuvvetli, onu da Allah bilir diyerek insanların ölümündeki nedenleri bir sebebe bağlamamak gerek.Dinimiz, Kuran’ı Kerim insanların düşüncesine göre değil, insanlar Kuran’ı Kerim’in gerçek bizlere vermek istediği mesajlar doğrultusunda düşünmek ve yorumunu o şekilde yapmak zorundayız.Bu anlayış çerçevesinde kişilerin değil, kurulların karar ve görüşü en sağlam ve güvenilidir.Çünkü, bir insan ne kadar bilirse bilsin sonuçta bir insandır, beşerdir ve ve beşer de şaşabilir, yanılabilir. Bu anlayışla elbetteki danışma kurulu biz bilmeyen insanlar için Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığıdır.
 
Başka bir örnek, adam sarhoş, zil zurna ve oturuyor direksiyonun başına; kaza yapıyor ve hemen önyargılılar hükmü veriyor : „Allah belalarını verdi „ bir de arkasından seviniyor. Sarhoş insanın kaza yapma olasılığı çok yüksek, bilinen bilimsel bir gerçek. Allah niye onun belasını versin, o sarhoş adam zaten içkili araba kullanmakla kendi belasını kendi veriyor. Yani insan sebebi önce kendinde aramalı. Aynı önyargıyı taşıyan bizzat tanıdıklarımdan örnek vereyim ; adamın oğlu var, Allah bağışlasın ama on beş yaşındaki oğluna ehliyeti olmadığı halda veriyor taksisini, sür oğlum diyor. Kaza geliyorum demiyor, kaza kapıda hazır, sorumluluk duygusundan hiç sorma, çocuk kaza yapınca da „ herşey Allah’tan „ diye bir de kendini savunuyor.
 
Sonuç olarak ; kesin olarak bilinmeyen ve bilmediği bir konuda insanlara önyargılı yaklaşım, insanları bir araya getirmek yerine ayrışımı getirir. Bunun da kimseye zarardan başka fayda getiremiyeceği aşikardır.
Mustafa Dumlu

Please publish modules in offcanvas position.