Ahlen,11.07.2009
Sel Önünden Kütük Kapmak
Ben de bir seferinde buna benzer bir olay yaşamıştım, haberlerde de zaman zaman gerçek sel önünden kütük veya işe yarar bir şeyler bulanı,arayanı hepimiz görmüşüzdür.
Ne güzel değil mi,sel bir yeleri yıkıp yükleyip bir yerlere sürüklüyor,ortalık sakinleştikten sonra uyanıklar bulduklarını,işe ne yarıyorsa toplayıp götürüyor.
Gençliğimde bir kere ben de kütük değil de ceviz toplamıştım.Bizim köyde çay deriz,taa Dedeköy’den başlar,Durlaz’a kadar devam eder gider.Kuvvetli bir rüzgar esmişti yağmurla beraber,çaya Pınarönü’den girdim,Sıtma’ya kadar sade çayın,suyun içinden giderek yere dökülen cevizleri toplamıştım,en az iki bin ceviz toplamışımdır.Bayağı sevinmiştim.Buna benzer köy yerlerinde kütük toplamaları eksik olmaz.
Esas kütük toplayabilmek için önce o şansa sahip olacaksın.Belli makam sahibi olmalısın,büyük yerlerden torpilin olacak,acımasız olacaksın,hatta aşırı dindar olacaksın (gerçek dindarlarımızı tenzih ediyorum burada özellikle),dilin her yöne çabucak dönebilecek,yalakalık yapmasını en iyi şekilde becereceksin,ve yalakaların olacak,kul ve yetim hakkını hiç gözönünde tutmayacaksın vesaire ,vesaire……….
Zaten karakter sahibi olan insanların yukarıdaki saydıklarımla bir işi olmaz,gerçek dindar ve iman sahibi insanlar da ona keza.Bir insan düşünün,her istediğine sahip olmuş ama gerçek alın teri ile ne kadar şeye sahip olabilir.Çalışanların tamamı çalışması ile anca geçiniyor.Yani bir insan çalışmaktan kaçınmıyor,çalışıyor,emeğinin karşılığı yaşamının devamı için yeterli olamıyor,ek iş arıyor,zaman zaman belki hakkı olmadığı halde çarpmayı,ticaret adı altında kandırmayı deniyor.Mantıken şunu rahatlıkla herkes,alnı açık söyleyebilmeli: „Arkadaş,ben çalışıyorum,kazancım benim evimin geçimine yetmeli.“
Gerçi herkes söylüyor ama laftan öte gitmiyor.Bence en acı olan yönü,bu saydığım insanların bir kısmı,kendi durumunu düşünmek yerine „sel önünden kütük kopanlara alkış tutuyor“.
Hani derler ya: „sen önce kendi durumuna bak.“ Bu sözü,birbirine kızan insanlar kendini aklamak için söylerler aslında.Bence bu sözün adresini iyi tesbit edip kimlere söylemek gerektiğini iyi bilmek gerekir.İnsan,dünyada var olan canlıların en mükemmeli,mükemmel olarak yaratılmışıdır.İnsanları aynı seviyede görmek değerlendirmek gerekir.Birinin fazla olan varlığı,makam sahibi olması,diğer insanlara üstünlük sağlamamalı,bir yaptırım gücü olarak kullanılmamalı,birbirimize göre artılarımız olabilir,hiçbir zaman yaptırım gücü olmamalı,egemen kılmamalı.
Toplumun şekillenmesi,yapılandırılması,görev ve sorumluluk yüklenmesi ile mümkündür.Bu
görev anlayışı,sorumluluk alan görevlilerin görevlerini,vazifelerini yapmakla sınırlı
kalmamalı,yani sorumluluk alanı ne olursa olsun,o kişi sorumluluk alanındaki güçlerini bir
başka alanda yaptırım gücüne dönüşmemelidir.
Avrupada yaşayanlar çok iyi bilirler,ister millevekili olsun,ister belediye başkanı,ister başka
bir kamu alanında yetkili olsun,ister zengin biri olsun,bu insanlarla her an normal
konuşabilirsin,soru sorabilirsin,hatta aptalca da olsa,karşındaki insan ters reaksiyon
göstermemeksizin sana cevap verir, „lan kimsin-kaç paralık adamsın-ben sana dünya kaç
bucak gösteririm………“ gibi aşağılayıcı sözler işitmezsin,tartaklanmazsın.
Hepimiz insanız,birbirimizi sevmek zorunda olamayabiliriz,ama saygı göstermek zorundayız.
Saygı,biz insanlara mahsus olmazsa olmazlardandır.Saygı ve sevgi ebediliktir,Yaptırım gücü
ile elde edilenler,güç elden gittiği andan itibaren nefrete dönüşecektir.Bir başka deyişle alkış
tutan eller taş atacaktır,yuhalayacaktır..
Evet,sözün özü ; sel önünden kapılacak bir kütük varsa,o kütükten herkes bir paye
almalı,bu ülke belli sayıdaki insanların değil hepimizindir.Biraz insan vijdan sahibi olmalı
ki olmayanları da görebilsin,görünce onlardan vebalıymış gibi kaçmasın.
„Biri yer biri bakar,kıyamet ondan kopar.“
Mustafa Dumlu