Ahlen,15.04.2009
Günlük Yaşamdaki Olumsuz Davranışlar,Sataşmalar
 
Biz insanlar basit olan yaşam ortamlarını karışık hale getirmeyi sanki sanat haline getirmişiz.Komlekslerimizi aklımızca bertaraf etmek için düz yolu virajlı yola çevirmeyi adete istekli olarak yapıyoruz.Yaşamı,araba süren bir sürücünün kaza yapmamak için araba sürmesine benzetiyorum ancak olması gerekeni olduğu,tabii haliyle yapmak yerine adeta politika yaparcasına sürekli kıvırmayı tecih ediyoruz.
 
Günlük olarak her alanda,hatta büyük diye nitelediğimiz insanlarda bu olumsuz tavır ve edaları daha da çok yaşıyoruz.Sözüm ona : Büyük diyoruz ya…..!Bu diyaloglardan bazılarını cümleler halinde yazmak istiyorum.Konuşulanlar unutulup geçip gidiyor.Yazılanları okuyunca kendimiz bile hayret edebileceğiz.O kadar alışmışız ki çoğu konuşmalar sanki bilinç altında,zamanı gelince ağzımızdan otomatik olarak çıkıyor,belki farkında bile değiliz.
 
Bu diyaloglardan bir kaçı :
 
-          Sen kimsin lan…..
-          Lan sen kaç paralık adamsın….!
-          Sen neyi bilirsin……!
-          Daha düne kadar nefesin kokuyordu…..!
-          Hah hah haaaa,güleyim bari…..
-          Adi adam…..
-          Üç kuruşu görünce adam mı olduğunu sanıyorsun…..!
-          Yaptıklarımı ne çabuk unuttun….!
 
Yukarıdaki olumsuz konuşmaları şöyle de sürdürebiliriz : Tabii ki gücü olanlar için geçerli.
-Söylemek istediğinizi anlamakta güçlük çekiyorum,
-Senin kadar herkesin bir değeri vardır,
-Herkesin kendince kendine göre bildikleri var,
-Benim de zor günlerim oldu,maddi sıkıntılar ben de yaşadım
-Gülmek yerine normal sorabilirsin.
-Herkesin bir değeri vardır,
-Paraya adam alıp satmam,
-Yaptığın bir şey ile övünme….
Bu arada konuşmalar tamamen karışır,kimse kimseyi dinler vaziyette de değil,tam bir curcuna…Eğer bu güzel konuşmalar bu güzelliğiyle devam ederse,ağız ile ifade edilemeyen fikirler yumruklarla da ifade edebilmek için konuşmalara yumruklar,icabında tekme-tokat-sille eşlik eder.Hatta bu tür örnekleri zaman zaman meclislerde bile yaşamak mümkün.
 
Ben,otuz yıla yakın meslek hayatımda bir şeye dikkat ettim ve bunu da Almanya’da meslektaşlarımdan öğrendim : Çocuklardan birisi ders esnasında konuşurken diğer çocukların onu sakince dinlemesi.Aynı şey elbette ki ülkemizde öğretmenlerimiz tarafından uygulanıyor,ama sadece ders ile sınırlı kalıyor.Aynı şekilde bunları günlük yaşamımıza entegre edemiyoruz nedense…..
 
Veya kendi üzerimizden günlük ama bizler için artık müzminleşmiş konuşmalarımıza bir göz atalım :Farzedelim ;üç-beş veya daha fazla arkadaş ,arkadaşcasına veya üç-beş aile sohbet ediyoruz ; çok büyük bir ihtimalle de siyaset üzerine,partiler-hükümet üzerine,kuruyoruz,yıkıyoruz,ama herkes daha doğrusunu ve iyi bildiğini ispat etmeye çalışıyor,bu arada sesi gür çıkanı en fazla dinlemek zorunda kalıyorsunuz,artık öyle bir an geliyor ki kimse kimsenin söylediğini dinlemiyor,anlayamıyor.
 
O muhabbette olan kişilerden ikisi-üçü bir araya gelirse önceki o muhabbetin muhasebesi değerlendirilmesi yapılıyor,artık işin dedikodu safhası başlamış oluyor.Sonuç…..!!!!!!!!
 
Veyahut adam karşında, güya sana bilmediği birşeyi soruyor,soruyor sormasına ama daha sen cevap vermeye hazırlanırken ikinci,,,üçüncü….,,,,,soruları geliyor.
 
Bunun için olmalı ki büyük diye nitelediğimiz ve bu insanlar ille de büyüklüğünü ispat edecek,konuşmalar gayet usturuplu,sert,karşısındakine pek söz hakkı da tanımaz,yoksa büyüklüğünden bir parçası kopabilir.
 
Sonuç olarak; her insanın bir değeri vardır,karşısındakini görebildiği,anlayabildiği oranda bilgi sahibidir ve insanın kendi öz değeri ise : Karşısındaki ve diğer insanlara verdiği değeri kadardır……
Mustafa Dumlu
 

Please publish modules in offcanvas position.