Ahlen,5.12.2008             

Yetmişli Yılların Siyasi Anlayışı

 

İnsanoğluna eğitim ve öğretim yolu ile ne verirsen onu yaşarsın.Eğitim ve öğretim bir devlet politikasıdır.Gerçi ,klasik yuvarlak bir kavram gibi ben de yazdım ama önemli olan içeriğidir.

Her ne kadar ben ve benim gibi arkadaşlarım zamanın eğitimini eleştirmiş isek de kendi adıma almış olduğum eğitimden menmun olduğumu söyleyebilirim.

 

Köy ilkokulu olmasına rağmen kişiliğimizi kazanarak günün gerektirdiğinden fazlasıyla ezbere de olsa kapasitemizi zorlayarak,ezbere ve tatbiki olarak beyinlerimizi bilgi ile doldurduk.Güzel olanlardan birisi de büyüklerimizin bizi en güzel şekilde teşvik etmesiydi.Elbette köylerde,altmışlı yıllarda çocuğunu çeşitli nedenlerden dolayı okutmak istemeyen yeterli sayıda anne-babalar da vardı.

 

İlkokulda öğretmenlerimizden korktuğumuz kadar onlaı severdik de.Belki çelişki gibi ama okula severek coşku ile gelirdik,eğer eksiğimiz,yapmadığımız var ise tabii olarak korkardık da.

 

Teneffüslerde adeta dünyamızdan geçerek oyunlar icat ederek oynar ve zili duyduğumuzda koşarak sınıflara girerdik.Küçücük şeylerden zevk almasını bilir ve sorumluluğumuzu taşıyabilirdik.

 

En çok da YERLİ MALI HAFTASINA sevinirdik.Zira narenciye ve Akdeniz Bölgesine has olan sebzelerden mahrumduk.Haftanın amacı belli ve her ne kadar günümüzde globalleşme sözkonusu ise de günümüzde de bu anlayışın geçerli olduğuna inanırım.

Bütün öğrenciler evlerinden ne getirebilirlerse getirirler,özenle,itina ile mümkün mertebe masalara dağıtılır,beraberce yerli üretimimizi yerdik.

 

İlkokul yani temel eğitim beş yıl idi.Bizim zamanımızda üç öğretmen,beş sınıfımız vardı,,birinci bınıflara bir öğretmen,ikinci ve üçüncü sınıflara bir öğretmen,dört ve beşinci sınıfalara bir öğretmen.Türkiye genelinde bu yönden şanslı olduğumuzu söyleyebilrim.

 

Temel eğitimimizde siyasi durumlarla elbetteki bir ilgi ve bilgimiz yoktu.

 

Şanslı olduğum bir durumum da öğretmen okulunun köyümüz sınıları içerisinde olması.Yatılı okuyabilmek için bayağı başarılı olup sınavları kazanmak gerekirdi,ben kazanamadım ama gündüzlü (nihari) sınavını kazandığımda dünyalar benim olmuştu.Babam öldüğü için okumak,ekonomik bağımsızlığımı ,ekmeğimi kendimin kazanması demekti.

 

İlk dört yıl benim için adeta çocukluk yıllarım gibi geçti.Dördüncü sınıftan itibaren (1966-67) üniversitelerde öğrenci hareketlerinin başlamasıyla beraber bizler de yavaş yavaş,, olan eylem-siyasi olayların içine katılmaya başladık.Gerçek dünyanın yüzünü ve geçmiş tarihi-tarihimizi anlamaya,,başka bakış açısıyla değerlendirmeye başladık.Tarihin sadece bir tarih olmadığını anladık.Burada MEHMET GÜNAY hocamızı anmadan geçemem.Çünkü bu hocamızdan gerçek tarihi öğrendik.

 

Okulumuz altı yıllık bir öğretmen okuluydu.Büyük çoğunluğu yatılı olmak üzere gündüzlü öğrencilerle mevcudumuz sekiz yüz civarındaydı.Değişik görüşe sahip arkadaşlarımızla sürtüşme yaşamadık.Ereğli`de her yönden namımız oldukça belirgindi.Olumlu-olumsuz yönlerimizle................................

 

Bizim devrenin mezuniyetinden sonra (1970) öğretmen okullarının kanadını,ayğını,kolunu keserek Nasrettin Hoca`nın kuşuna benzettiler. (1976-77 den itibaren) Türkiye genelinde eğitim ve öğretimin yozlaşmaya başladığı sürece böylece girilmiş oldu.Bu süreç değişik şekillerde günümüze kadar geldi,hep birlikte bütün olumsuzluklarını olağanca yaşıyoruz,yeniden müslüman olduğumuz öğretiliyor,Ne yazıkki insanların karakterlerinin,şahsiyetlerinin,kişiliklerin,öz değerlerinin yittiğini her geçen gün üzüntüyle yaşıyor ve gözlemliyoruz.Bunun göstergelerinden sadece bir tanesi,insanların gözlerinde mutluluk yerine kin,tolerans yerine tahammülsüzlük,yardımlaşma yerine egoistlik ve buna eklenecek daha neler neler.................................Oysa,günümüz insanının olanakları o günlere bakınca kıyaslanmayacak kadar sonsuz.Her ne kadar insanlar yeniden zoraki müslümanlaştırılmaya çalışılsa da..................................................................................

 

İnanç,,Allah ile kul arasında bir iletişimdir.Araya girenler peygamberimiz kadar bilgili ve yetkili ise ne mutlu,ama beşer insanoğlu ne derece kendisini menfii duygularından arındırıp Allah`a teslim olabiliyor,onu yine her mümin kendisi bilir.

 

İman etmek çok kolay,iman sahibi olmak ne kadar kolay veya zor,kulun kendisine bırakılmıştır.

 

Mustafa Dumlu

Please publish modules in offcanvas position.