Ahlen, 15.02.2009
Aile İlişkilerinde Büyüklerin Rolleri
Nasıl ki bir ülke, eğitim ve siyasetle yönlendiriliyorsa biz ebeveynler de kendi ailemizi, bireylerini yönlendirmeye çalışıyoruz.
İçgüdü hayvanlara mahsus, biz insanlar ise eğitim aracılığı ile, para ile, siyaset ile, ekonomik güç ile insanları yönlerdirmek için tepiniriz. Yönlendirme elbette olumlu da gerçekleşir olumsuz da.
Akrabalık ve aile içi ilişkilerde aile fertlerinin olması gereken düşüncelerle yaşanan gerçekler arasında büyük farklılıklar yaşanabiliniyor.
Her canlı varlığın kendine özgü koruma mekanizması vardır, olması da zorunludur. Aynı şekilde her ailenin ve fertlerinin de dış etkenlere karşı kendini güvende hissetmesi için koruma yöntemleri geliştirir. Bu doğal olup belli bir sınırı aşmamak gerekir.
Bütün mesele, sorun da bu koruma ve korunma noktasından itibaren başlıyor. Tabii olarak menfaatler ortaya geldiği zaman zaten dünyanın rengi de değişiyor.
Bir aile ve aile bireyleri, büyüyen çocuklar ve akraba ilişkileri, bu akraba ilişkileri içerisinde gelişen komleksli kabullenmeler, atışmalar, küslükler ve daha neler neler…….
Biz ebeveynlere düşen görev, başta çocuklarımız olmak üzere küçükleri birbirine yakınlaştırmak için uğraşı vermek. „İyilikten iyilik, kötülükten zarar doğar „ söylemi aslında yerinde bir söylemdir.
Tekniğin gelişimi, hayat standartlarının gittikçe yükseklere doğru tırmanması yaşamı daha da bir komleksli hale getiriyor. Bir içgüdü misali biz insanoğullarının doyumsuzluğu, tatminkarsızlığı da bu durumlara parelel olarak gelişiyor. Doyumsuzluk, süreklilik kazanan istek ve arzular o derece hastalık haline geliyor ki önüne geçilmez arzuların sonucu egoistlik hat safhaya çıkarak insanlar, hatta akrabalar arasında olumsuz anların yaşanması güncel konu haline gelir oluyor. Ekonomik koşullar elbette belirleyicidir ancak insanları doyuramaz, tatmin edemez.
Çocukluk ve gençlik yıllarım korkunç denebilecek kadar yoksulluklarla ve buna bağlı olarak ezilmelerle geçti. Özentilerim, imrendiğim insanlar çok oldu, O günün şartlarına göre almış olduğum eğitim bu engelleri aşmamda en büyük etken oldu diyebilirim. Paylaşmayı en güzel şekilde aldığımız eğitim sistemi içerisinde bu okullarda öğrendik. Gerçi günümüzde o almış olduğum eğitim anlayışınının zaman zaman zorluğunu yaşamıyor değilim.
Paylaşım aile içinde başlayarak tabandan tavana kadar devam eder. Elbette en sağlıklı paylaşım aile içindedir, olmalıdır da. Piramidin tepesine doğru paylaşımda sorunlar, haksızlıklar yaşanır ve bu paylaşımdaki sorunlar tekrar bireylere yansıyarak insanlar arasındaki ilişkileri olumsuz etkileyerek bireyler birbirlerine menfaatleri uğruna olmadık haksızlıkları reva görebilir. Sevgi sanallık kazanır, sanal dünyada yaşamaya başlarız. Bu durumu şöyle de eşleştirebilirim : Ben köy kökenli çiftçi bir aileden geldiğim için doğayı farklı değerlendiririm. Örneğin, önceleri sebze ve meyvecilik, hayvancılık tabii olarak yapılırdı ve o gıda maddelerinin tadını herkes takdir eder. Bugünse herşeyin sunnisi çıktı, o eski tat ve lezzetten eser kalmadı. Sanallaşmayı bu şekilde görüyorum.
Sonuç olarak, bütün bu olumsuzluklar aile büyüklerini o derecede etkiliyor ki büyükler büyüklük yapmaktan ziyade ayırımcılığa kaçarak yakın aile çevresinde halka üstüne halkalar oluşturuyorlar ve bu halkacıklar kabuklar bağlayarak birbirinden kopmalara sebep oluyor.
Ne yazık ki………
Mustafa Dumlu