Ahlen,17.07.2009

Emeğin Değeri……………………

 

Emek; çalışmak,çabalamak,yorulmak ve değeri ise ölçüsüz, ölçüsü yok yani.Ben emeği „alın teri „ olarak daha vurgulu buluyorum.

 

Emeğin değerini yine emektarlar bilir,ölçüsünü başkaları biçer.Yapılan her işte bir emek vardır ama her emekte gerçekçi bir ölçüm var mıdır ? Büyük çoğunluğumuz yaşamı boyunca mutlaka defalarca söylemiştir : „emeğimin karşılığını alamadım“ veya „helal kazançla mı yaşıyorsun.“ Gibi.

 

Emek; ekmek kavgasıdır, emeği yüzünden ölenlerin-öldürenlerin sayısını tesbit etmek olanaksızdır.Bir tarafta emeğinin karşılığını alamayanlar, diğer tarafta emeğini satmak için sırada bekleyenler.Hepsinin üzerinde de bu emeği paraya çeviriciler.

 

Emek çok kutsal bir şey,acaba emek vermeden para kazananlar da ciddi olarak, kalpten aynı sözü söyleyebilirler mi ? Gerçekten merak ederim….Gerçekten merak ederim çünkü; bağda, bahçede, harmanda, dağda, tarlada zorlu bir çalışmanın sonunda acıkan o insanların oldukça iştahlı yemek yemeleri ve yemek yerken de hareket ve tavırlarıyla „ben bu yemeği hakketim „ dercesine yemeleri ; karşısındaki insana ayrı bir haz veriyor.

 

Emek her an varolan bir eylemdir.Yemek yerken de yutkunarak emek veriyoruz,hırsızlık yapanda bir emek veriyor,beyin gücüyle çalışanlar da bir emek veriyor,masa başında telefon ile konuşanlar da bir emek veriyor,yalan söyleyerek ekmeğini kazananlar da bir emek veriyor,daha neler neler……..

 

Çoğunluk herkes kendi emeğinden sözeder.Bazıları da haketmediği halde bol para kazananların emeğinden sözeder. Artık yalakalık mıdır mesleği,onu da bilenler hep bilir de pek alenen söz edilmez.Hani derler ya : „İleri gidenin burnuna,geride kalanın kıç….na vururlar“ veya: „görenin gözünü oymuşlar da bilmem ne yapanın nesini kesmemişler.“

Daha kibarı: „Doğru söyleyeni dokuz köyden koğmuşlar.“

 

Eğer biz insanlar her gördüğümüz doğruyu söyleyecek olsak,başımıza neler gelmez,neler gelir.Düşünmeli bir kere mahkeme salonlarını, yalancı şahitliği yapanları, aynı olay ile ilgili olarak doğrusunu bilenleri,görenleri getiremezsin oraya. Karşındaki güçlü biriyse veya kalbur üstüyse, sıkıysan doğruyu konuş.Halbuki dinimizce „ip gibi doğru olacaksın“ , değil ip gibi doğru olabilmek,yamulmak için bahane arayanlar eksik de olmaz.Emek dedim,konu nerelere takıldı.

 

Emeğin değeri ölçülemez,bir rayiş konur,bir fiyat biçilir,tarafların kabullenmesiyle legalleşir.Ama gerçek değeri,insandan insana,yer ve zamana göre farklılıklar gösterir.Adam vardır ve der : „Benim zamanım kıymetli“

 

Emek denince benim aklıma hep tarlada, bahçede, harmanda ve bunlara benzer işler gelir.Ben kendim bu işlerin içinde büyümüş olmam , beni bu şekilde düşünmeye yönlendiriyor.Emeği bu haliyle daha da bir kutsal görüyorum. Çiftçilerin bir sözü „gün olur,seneyi besler,günler-aylar olur; günü beslemez.“

Bu sözün altında çok şeyler yatar,sebze yaparsın, iki ayda verimini alabilirsin, ağaç türüne göre meyve fidanı dikersin, senelerden sonra meyvesini yiyebilirsin veya tam tersi yaptığın, diktiğin fidanlar ziyan olur,emeğin masrafıyla beraber tümden boşa gider.Bir garantileri yok.Onun için yine aynı çiftçiler: „Ya bir dönen taşın olacak, ya da bir dönen tekerin“ şimdilerde ise, „ kapağı bir devlet işine atacaksın.“

 

Büyük çoğunluğun istediği ise; emeğimin karşılığı ile ailemi besleyebileyim.Her ne kadar ülkemizde çalışan kesim; kazandığım yeterli değil dese de, Avrupayla bir kıyaslama yapıp söylemek gerekirse, çalışan kesimin büyük çoğunluğu devlet desteği olmamaksızın çalıştığı ile karnınını doyuramıyor.

 

Emekler zebil oldu,zibil gibi çoğaldı; söz sahipleri artık yalnız başına emeğin değerini biçmede söz sahibi.Kapital bunalıma girdikçe emektarların insan olarak değeri de o oranda düşüyor.Bir krizdir gidiyor; ne derece gerçek bir kriz,yoksa bilinçli olarak üretilen bir kriz midir ?

Mustafa Dumlu

Please publish modules in offcanvas position.