Ahlen,20.06.2009
Duyarsızlığın Bukadarı…………
Nasıl bir yaratığa insan denir ?......
Benim gittiğim bir Alman nörolog doktoruna göre insan : „içi duygu,düşünce ile doldurulmuş et ve kemikten oluşan varlık.“
Sorumluluk taşımak biz insanlara mahsus olup içgüdümüz yoktur.Hayvanlar içgüdülerine göre hareket ederler.Biz insanlar hariç doğadaki bütün canlılar doğanın dengesinin devamı için uğraşı verirken bizler sadece doğanın dengesini değil kendimizin de,dünyamızın da dengesini bozacak her türlü gayreti sarfediyoruz.
Güncel olarak ülkemizde o kadar çok değişimler yaşıyoruz ki olayları bile takip etme olasılığı sanki yok gibi.Biz insanlar mı duyarlılığımızı yitirdik,yoksa çok önceki yıllarda mı duyarlılık fazlaydı ?
İnsan düşünen,yorumlayan,yaşanan olumlu veya olumsuz olaylara seyirci kalmayan olmalı diye düşünüyorum.Gündelik yaşamımızı masanın üzerine koyup bir incelesek,yorumlasak,arkasından da kendi kendimizi sorgulasak,ama tam bağımsız olarak,merak ediyorum nasıl sonuç çıkacak.Dinimizde çok güzel bir söz var : „Bugün Allah için ne yaptın-yaptım ? „
Vijdanen bu soruyu kendi kendimize sorabiliyor muyuz?Elbetteki on binlerce bu türden olanlar vardır,benim kastettiğim,çoğunluk için.En büyük uyutucu televizyonlar,oldukça bilinçsiz de kullanıldığı için ya gerçek yaşamdan uzaklaşıyoruz,ya da olmayacak hayallerin peşinden koşuyoruz.Diziler,serilerdeki gibi hayatımızı belli kalıplar içine sokarak kendimizi hapsediyoruz,çevremizdeki yaşanan olumsuzluklara seyirci kalıyoruz.Duyarlı olmaktan kasıt,doğru,dürüst olan her şeye,herkese sahip çıkmak,tarafgir olmamak.
Gittikçe güvensizliğin arttığı ülkemizde maddiyat,menfaatçilik,egoistlik haliyle ön plana çıkıyor.Bilmiyorum ben mi çok karamsar düşünüyorum,yoksa olan değişimlere mi ayak uyduramıyorum.İnsanlar arasındaki ilişkiler stabil değil,kaygan,güvensizlik hep ön plana çıkıyor.Bu nedenle de psikolojik rahatsızlıklarda genel bir artış var.
Bütün islam alemine,özellikle ORTADOĞU’ya bakın,sanki ne kadar nizacı insanlar var ise oraya toplanmış,adeta anlaşmamak için.Nasıl oluyor da insanlar Avrupa Kıtasında barış içinde yaşayabiliyorlar,hatta bir ülke içerisinde değil ülkeler birbirleriyle barışık halde,kardeş ülke olarak yaşayabiliyor…..Tabii ki dış etkenlerin elleri içinde.Biz ülke olarak hiç bir ülkenin işine karışamazken bize her ülke sözcüleri rahatlıkla istedikleri şekilde karışabiliyor,hatta yediğine,içtiğine,başörtüsüne………………nasıl bir müslüman olmamız gerektiğine kadar.
Ülkemiz dahil bütün Ortadoğu sürekli bir olumsuz değişiklikleri yaşıyor,bu ülkelerde yaşayan insanların duyarlılığı sadece geçimsizlik üzerine mi gelişmiş ? Binlerce akademik,genç nüfüs,her türlü ve her alanda büyük potansiyel……….Barajlar yapılır ki su birikimi yapılsın ve bu su yönlendirilerek istenilen verim elde edilebilsin,ki bunu yapabiliyoruz,bunce genç potansiyel maalesef gerektiği şekilde yönlendirilmiyor,olan büyük enerji olumsuz bir şekilde harcanmış oluyor.
Birinin kazanması için birilerinin kaybetmesi gerekir.Bu prensip ülke içindeki kendi halkı için de geçerli,ülkeler arasında da.Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler gelişmesin ki gelişmiş ülkelerin halklarının refahı garanti altına alınsın.İşte budur gelişmiş kapitalistlerin temel prensibi.
Bir tarafta açlıkla mücadele eden milyonlarca insan ,bir tarafta yetmiş milyonun üzerinde insanımızın çok az bir imtiyazlı kesimi ,öbür tarafta yoksullukla mücadele eden insanlarımız,başka bir deyişle belli sayıdaki insanların refahı için birbirini tepeleyen,yalakalık yapan insanlar.
Bütün bunlara karşı duyarlı olmak her insanın asli görevi diye düşünüyorum….!!!!!!!
Mustafa Dumlu