Ahlen, 24.08.2009
Eski Ramazanlar……Şimdiki Ramazanlar
 
Ramazanlar ve akabinde kutlanan Ramazan Bayramları insanlar arasında zayıflayan samimi duyguları, birazcık da insani duyguları tazeler, besler.Oruç tutanlar da tutmayanlarda ramazan
havasına bürünürler.
 
Aşırı olarak yoksulluğun hüküm sürdüğü altmışlı ve yetmişli yıllarda ramazanın kendisi yoksul değildi, havası daha da bir ayrı hissedilirdi, şekilcilik, göstermelik yoktu, kendini ramazan dolayısiyle gösteren, göstermek isteyen vatandaşlar da yoktu.Yani ramazan tam anlamıyla dini ve insani duygularla yaşanırdı.
 
Normal günlerden farklı olarak belki bir veya iki çeşit yemek fazladan olurdu.Şimdiki gibi lüks lokantalara gidilip iftarlar açılmazdı ve şimdiki kadar da insanlar yoksulluğundan ötürü sızlanıp durmazdı.
 
Konya-Ereğli yani kazamızda yapılan tahınlı (tahinli) ülkemizde sanırım emsalsizdir,ramazanlarda mutlaka fırınlarda tahinli yapılırdı.Ramazan gelip de evine tahın, zeytin alabilen aileler mutluydu.Peyniri zaten kendinden, yazdan hazırladığı kışlık yiyeceklerle hazır sayılırdı.Gönüller zaten oldukça zengindi.
 
Çok hanelerin evlerinde saatleri de yoktu, çocuklar damlara çıkarak heyecanla hocanın okuyacağı ezanı beklerdi, Zanapa şimdiki adıyla Halkapınar o tarihlerde nahiye idi ve orada top atılırdı, biz çocuklar da atılan o topun sesini duymaya çalışırdık, sesi duyduğumuzda gayet heyecanlı bir şekilde ; „atıldı, atıldı veya okundu, okundu „ diyerek fakir olan sofralarımıza koştururduk.
 
Sahurda yenecekler sınırlıydı.Pekmez, alabilenler için tahin ve tahınlı, peynir, zeytin, yumurta.Aslında sofra fakir de sayılmazdı.Çocuklardan da ben dahil sahurda kalkmak isterdik, zaten bir oda içinde büyüdük ve çoğunluk uyanırdım, tahınlıyı pek sever onu yemek için kalkmak isterdim. Her uyanışımda rahmetli babam : „kulağını mı çektiler „ derdi.Çocuklara oruç tutturmazlardı analarımız, biz de ille de tutacağız diye tuttururduk ki guşluk vakti gelince yerdik, analar da orucuna direk verdin diye bizi avuturlardı.
 
Ramazanlarda birlikte komşu veya misafirlerle iftar yapmayı çok severdim.Daha doğrusu babam rahmetli evimize çok misafir getirirdi, bu alışkanlık ramazanda daha da arzu edilirdi.Tabii olarak eve misafir gelince yemek çeşidi de fazla olurdu.
 
Eski ramazanlarda insanlar konu-komşusuyla daha sıkı fıkı, ilişkiler daha bir candandı.Göstermelik birşeyler olmazdı.Bayramlaşmalar ona keza.
 
Ramazanlar değişmedi ama insanlar o kadar değişti ki ramazanların havası da değişti.Değişim normal olup diyaleğin bir gereğidir.Ama bu değişimler insanları olumlu mu yoksa olumsuz mu etkiledi, bunu söylemek bana düşmemekle beraber sürekli olarak gerek haberlerde görüyorum, gerekse insanlar kendileri şikayetlerini dile getiriyorlar.
 
Eve misafir almak, birlikte yemek yemek güzel bir duygu ama emeği gerektirir.Birçok insanlar bunlardan kaçınıyor.Bu arada her şehirde bir de ramazan çadırları kurulur oldu, böylece birçok insanlar da orada iftarlarını açıyorlar veya dışarıda lokantalarda iftar yapıyorlar, böylece birliktelik zayıflıyor, üstelik yok yok diye de sızlanmalar hiç bitmiyor. „Bu ne perhiz, bu turşu ne „
 
Emeğine katlanan bir kadın maliyeti yüksek olmamak üzere elvan çeşit yemeği masaya getirebilir.Ama lüks olarak ille de iftar yapacağım dersen, ellbete ona göre masraf olur, herşeyin bir bedeli vardır.Hele ramazanlarda yapılan müsriflik, yemeklerin telef olması, olacak şey değil, sanki bir yarış, herşeyin iysini, fazlasını hazırlamak için bir yarış, yenen yeniyor, yenmiyen çöpe, izinlerde normal günlerde günlük olarak çöpe atılan ekmekleri, dökülen yemekleri görüyorum. Bütün bunlar fakir olan ve yüzde doksan dokuzu müslüman olan bir ülkede oluyor, kabul edilir bir durum değil.Ben fakir aile çocuğu olarak dünyaya geldim, rahmetli anam kıtlığı yaşamış, savaş yaşamış askerlerin çarıklarını yeme durumuna geldiklerini kendilerinden duydum, bu israf ve müsriflik bir yana, çok dindar olarak yaşayan insanlarda da aynı durumu görüyorum.Oysa oruç tutmak aç kalmak değil, aç olan insanları da hatırlamak.Ama her ne halse ramazanda telef daha çok oluyor, biz kendimiz de yaptık.Davet ediyorsun, yenmeyenler kalıyor ve eğer ertesi günü de davetli isen kalan ziyan olup gidiyor.
 
En garibime giden de, bir ara bayağı moda olmuştu ; tanınmış kesimin tanınmışları davet etmeleri, özel iftar yemek vermeleri, adeta fakir-fukarayı imrendirmek, görsel medya da ballandıra ballandıra haber vermesini hiç beceremez. Yazık değil mi çöpten ekmek parasını kazananlara karşı, yazık değil mi bir ekmek için nice riskleri göze alanlara karşı, yazık değil mi dünyada o kadar açlıkla yaşam mücadelesi verenlere karşı.
 
Ye, iç, tok karnına „ Allah olmayanlara da versin „ de, ama kendinden bir parça vermekten kaçın. Herhalde islamiyet böyle bir şeyi hiçbir zaman tasvip etmez.
Mustafa Dumlu
 

Please publish modules in offcanvas position.