Ahlen, 12.11.2009
Samimi Arkadaşlıklarımız, Yetmişli Yıllarda
 
Şimdilerde bilmiyorum ama yetmişli yıllarda köy kahvemize günlük gazete gelirdi, okuyan ve konuşan bir gençlik, yaşlılarıyla sohbet eden ve anlaşan bir gençlik vardı
 
Karalardan Halil, Hayrillerden İbrahim, Kara Ademlerden Hasan ve Hamza (Hamzamız rahmetli oldu ve rahmetle anıyorum burada ), Efelerden Sadettin (O da rahmetli oldu, onu da rahmetle anıyorum buradan), Sinan ve Ali yine gurubumuzdalardı.
 
Gurubumuza bizden yaşça küçük ama bizleri seven sayan, bizler de onları ona keza sevenler olarak daima hep aramıza alırdık.Gurup derken her arkadaş normal köydeki bağ ve bahçe işlerini yapar, durumlara göre bir şekilde bir araya gelen arkadaşlar, en güzel tarafı ise yaş farkına bakmamaksızın sohbetler yapabilirdik, yaş farkı gözetmemeksizin saygıda kusur yapılmazdık.
 
Yaz aylarında dışarıda çalışanlar köye hep toplanırdık, sanki yıl on iki ay köyde çalışıyormuşcasına köyde ne iş ile uğraşılıyorsa bizler de o kervana katılırdık. Hem çalışırdık, hem de topluca eğlenirdik.
 
Eğlenirdik derken hak etmeden eğlenmek de yoktu.Ben o günlerimizin gençliğini nitelikli ve kaliteli olarak niteliyorum. Hepimizin siyasi görüşü hemen hemen aynı olup kitap okuma alışkanlığı ve okunan kitaplar üzerinde tartışmalar yapmak alışkanlıktı. Köyümüzün adı Ereğli’de geçerdi, karşıt görüşlü insanlarımızla hiçbir zaman tartışma ortamına girmedik, aynı toprakların insanı olma, aynı suları içme,aynı acı ve iyi günleri paylaşma durumlarımız hep ön planda tutulmuştur. En azından bizler böyle düşündük ve düşündüğümüz gibi de yaşadık.
 
Zaman zaman yaşlılarımızdan bazılarına takılırdık, alkol aldığımız günlerde yaşlılarımız bizlere kızar, terbiye ederdi. Bizlerin karşılık verdiği vaki değildir. Hiçbir zaman köy geleneklerimizi unutmadık, yaşatmaya çalıştık, alkol alırdık ama köy kahvemizde bir ara pişti dahil bütün oyunları biz zamanın gençleri olarak kaldırdık, demokratik olsmasa da bunu uyguladık, zira oyun, nihayetin de adı oyundur, neden birbirimize oyun oynayalım, konuşmak, sohbet etmek dururken, veya eğlenmek varken.
 
O günün gençliği olarak çalışmak, kimseyi hor görmemek, dalaverecilere fırsat vermemek bizim için bir prensipti. Tahsilli veya tahsilsiz, birbirimizi aynı seviyede görür, köyümüzde gerçekten gerek maddi gerekse manevi yönden ihtiyaç sahibiplerini sahiplenir, her yönden yardımcı olmaya çalışırdık. Hele hele kadın ve kızlara kötü bakanlara hiç tolerans tanımazdık.Herkes gerçekten köyde kendini emniyette hissederdi.
 
Pınarönü o günlerde bizlerle beraber altın yıllarını yaşadı. O sıcak yaz günlerinde işten geldikten sonra önce kahveye gelip şakalaşmalarla beraber çaylar içilirdi, bazan ateşli siyasi görüşlerimiz üzerinde tartışmalar yapardık. Arkadaşlardan birinin „ haydi, şöyle bir uzanalım“, Pınarönü’ne gider orada sohbete devam eder geri köye gelirdik. Akşam üzeri çoğunluk İlayhan’ a doğru bir Değirmenbaşı yapardık. Bazıları da mezarlık tarafında köy yolunda gezinirdik. Konuşmalar hiç bitmezdi, taaki biri söyleyinceye kadar : „Hadin lo, lan, vakit epey geçmiş, evlere „ böylece evlerimize dağılırdık.
 
O günlerde köydeki tek çatılı bina, köy ilkolu binasıydı.Diğer bütün evler çatısızdı ve sürekli damların akmaması için bakımı yapılırdı. Sonbahar ve ilkbahar aylarında damlar tuzlanır yuvakla iyice yuvaklanırdı ki evlere su akmasın. Kış aylarında damların karı kürünürdü, o zamanlarda kar çok yağardı, bazan öyle çok yağardı ki damların çökmesinden korkulurdu ve sürekli olarak damlar kürünürdü. Uzaktan içilen sigaraların dumanı, ağızdan çıkan buhar farkedilirdi. Hele o berrak havalarda bacalardan çıkan sobaların dumanı nazlı bir gelinin narin narin yürüyüşü gibi aheste aheste bulutlara doğru uzanırdı. Damdan dama şakalaşmaların, laf atmaların ayrı bir havası olurdu.
 
Samimi olarak söylemem gerekirse o günlerimizi hep ararım, bilirim zaman geri gelmez, dönmez, değişim, uzun vadede evrime dönüşür, istesek de istemesek de gerçekleşir, kaçınılmazdır. Ancak zamanın değiştiremiyeceği değerler de var. İnsanın insana insan olduğundan dolayı sevgisi, saygısı.O günlerde de kötüler vardı ama toplum içinde insanlar bir şekilde terbiye alır ve terbiye edilirdi. Günümüzde insanların çokluğuna rağmen insan bulmakta güçlük çekiyoruz, yoksa bana mı öyle geliyor ?....
 
Mustafa Dumlu

Please publish modules in offcanvas position.