Ahlen, 07.09.2009

Çarpık Kentleşme, Doğu ile Batı Farkı

 

Bir ülkenin gelişimi, gelişmiş ülkeler sıfatını alması giyim ve kuşamla değil, gelişmiş ülkelerden ithal edilen pahalı mallarla değil, şık giyinimle de değil, nazikane konuşmalarla da değil, gerektiği şekilde iyi bir kentleşme, ülkenin tamamının bir ağ gibi yollarıyla döşenmesi, en önemlisi de üretimiyle ölçülür.

 

Nüfusuna göre yüzölçümü büyük olan ülkemizde yol yapımı elbette kolay değil, yapılan tren yolları da zaten cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte yapılmış.Doğuyla batının bağlantısını tren hattı bağlıyor, tren hattı da olmasa neredeyse ulaşım sağlanamayacak.Zaten şimdilerde tren yolu yolu yapımı düşünülmüyor da.

 

Öncelik hep batıya verilmiş, yatırım hep batıya yapılmış, doğuya öğretmenlerden başka pek fazla devlet memuru gitmemiş, o da mecburi hizmetten dolayı.Üstelik doğulu iş adamları da batıya yatırım yaparak  doğunun nüfusu sürekli azalmış.Doğuyu görmedim, Yozgat’tan ötesini bilmem ama anlatılanlar ve yapılan röportajlardan anlaşıldığı kadarıyla her yönüyle geri kalmış, geliştirmek için fazla bir  şeyler yapılmamış.

 

Doğu böyle, ama kentleşmenin kendine özgü sorunları  vardır. Hele büyük kentler, İstanbul, İzmir, Ankara gibi, sorunlarını çözmek günbegün artacaktır.Halbuki var olan büyük şehirlere nüfusun akışı zamanında önlenmiş olsaydı, bir çok sorun zaten kendiliğinden çözülmüş olacaktı.Halen de zor değil, önemli devlet dairelerini uydu kentlere veya başka küçük olan şehirlere taşımak yeterli.

 

Bunun örnekleri dünyada mevcut.Benim Almanya’da gördüğüm ve gayet de güzel de fonksiyonlarını yerine getiriyor.Başşehri Berlin olan Almanya’da merkez bankasını Franfurt’ta açmış, trafik suçlarının dosyasını ve bütün dairelerini Flensburg Şehrin’e yerleştirmiş, kriminal dairesini Wiesbaden’e almış, buna benzer önemli daire veya kurumları değişik şehirlere taşımış ki nüfus belli bir şehirde toplanmasın.

 

Günlük haberlerde televizyon kanalları sadece İstanbul’daki trafik tıkanmasını haber olarak verme zorunluluğunu görüyor.O kadar çarpık ve yanlış yerleşim ki, izinsiz yapılaşmaya göz yummuş, hiç ilerisini düşünmeden yerleşimin gelişimine adeta seyirci kalmış, bütün o sorunları o şehirlerde yaşayanlar biliyor, başlıbaşına işe gidip gelme maddi sorunundan öte zaman meselesi, ayrıca bir de eziyet.

 

Yangınlarda bile zaman zaman itfaiyenin yangın yerine ulaşamadığı sözkonusu.Tabii burada mahalle sakinlerinin de hataları sözkonusu.Şehirde oturmanın bir kültürü, sorumluluğu vardır. Öyle bizim köydeki gibi bir çok şeyi rastgele yapamazsın.Hatta bizim köyde arabasına adam rastgele yere de park etmez, ki kimseye mani olmayayım diye.Hele boynu büyüklerin ayrıcalıklarını da o şehirde yaşayan halkın artı bir eziyet olarak çektiğini düşünecek olursak, şehir hayatına bir  problem daha fazla eklemiş oluruz.

 

Bütün bu problemler yeni kentleşme anlayışıyla beraber tekrarlanmıyor elbette.Bunun iyi örneklerini uygulayan belediyeler de var.Ülkemizin her köşesini bilmiyorum ama Konya Belediye’ni en az otuz yıl öncesine giderek gerçekten kutlamak lazımdır.Ne derece doğrudur bilmem ama güya en fazla Rakı tüketimi Konya’da imiş.Ben onu bunu bilmeme, gördüğüm ; temizliğiyle, planlı yerleşim anlayışıyla, her türlü düzen ve nizamı ile Konya örnek bir büyük şehirdir.Almanya’daki yaşadığım şehirden daha temiz, daha düzenlidir.

 

Şehirleşmedeki plancılık anlayışı, ihtisasın yan sıra her türlü politikadan ve yandaşlıktan uzak kalmakla mümkün olabileceği aşikardır.

 

Mustafa Dumlu

Please publish modules in offcanvas position.