Ahlen, 06.09.2009

Huzur Evleri ve Geleneklerimiz

 

Hastahaneler için derler : „Allah ne yokluğunu göstersin, ne de oraya düşürsün.“

 

Aynı sözler huzur evleri için de geçerli midir veya geçerli ise ne derece geçerlidir ? Hastahaneye yatan veya yakınları tarafından yatıranlar çok olur, özelikle de söylerler : „Hastahanede yattım, hastahaneye gidiyorum, ziyarete gittim, anamı-babamı hastahaneye yatırdım……..daha benzerleri…..“

 

Bulunduğum şehirde evimize yakın olan bir huzur evi-yaşlıların kaldığı bir bina var, günlük olarak önünden defalarca gelip geçtiğim olur.Binaya girip çıkanlar, yani orada çalışanlar huzur evinde kalanlardan çok çok fazla, hobi bahçeleri dernek başkanımızın hanımı da orada çalışıyor.Onun bazı anlattıkları insanın içini parçalıyor.

 

Gelip geçerken hüzünlenmediğim gün yoktur, bir çoğu odasından da çıkmıyormuş başkanımızın hanımının anlatışına göre.Orada çalışan personelin hemşiresinden tutun da ahçısına kadar günlük hareketleri, geliş ve gidişleri o kadar yoğun ki insan ister istemez kendi durumunu, öyle bir yere eninde sonunda düşeceğinin hesabını yapıyor ve mutlaka kendi kendimize (eşimle) soruyoruz : Nerede bu insanların çocukları, hayırsız evlatlar mıdır, sadece kendi keyflerini mi düşünüyorlar, yoksa çaresiz mi kalmışlar, bu yaşlılar o kadar kötümüdürler ki buraya atıp gitmişler, buna benzer soruları sormadan ve kendimizi sorgulamadan edemiyoruz.Ve yaşlılarımızdan, konuşmalarından benim edindiğim en önemli izlenim : İlgi, ilgenilmek, onlarla konuşmak, onları dikkate almak, sevgi ve şefkatle ilgilenmek, konuşmak. Çok güzel ve bir anlamlı söz vardır : Bir ana yüz çocuğuna bakar ve kucaklar, ama yüz çocuk bir anaya bakamaz.Herhalde laf olsun diye söylenmiş bir söz, laf değildir.

 

Zaman zaman bizim televizyon haberlerinde huzur evinde kalanları gösteriyorlar, konuşturuyorlar, ben kendi adıma çok üzüldüğümü söyleyebilirim.Atılıp gitmişler, eskimiş hurda araba gibi bir kenara bırakılıp kaderine terkedilmişler ve de çoğunun beşer-altışar çocukları da var.O analar-babalar konuşurken çocuklarının dinlediğini hayal ediyorum, ama nasıl bir reaksiyon gösterdilerini gözümün önünde canlandıramıyorum.Alman müdürlerimin kendi yaşadıkları ve anlatıklarını da düşünüyorum, bazan kendi kendime çelişkiye de düüyorum.Zira doksan yaşının üzerindeki ana veya babalarına günlük olarak baktıkları, yalnız bırakmadıklarını anlattıkça kendi kendime söylüyor, sorguluyorum kendimi : Acaba ben de anam ve babam için aynı şeyi yapar mıydım ?

 

Gerek geleneklerimiz, gerekse dinimiz gereği, yaşanan bu gerçeğe ters düşer zannediyorum.Herkes güzele bakıyor, herkes varlıklıya bakıyor, herkes menfaat gelecek tarafa bakıyor.Elbette ki hasta bakımı kolay değil, belki yaşlılarımızın kahrını çekmek de zor olabilir.Yaşlanmış, bir kenara atılmış, ömrünün sonunu kahırla bekleyen insanların içleri, ruh hali, acı olan sonunu beklemesi………..

 

Zaman zaman huzur evlerine gerek tanınmışlar, gerekse belli guruplar gidiyor, ziyaret ediyorlar, orada kalan yaşlıların sevinçlerini görüyoruz. Tabii şov olmazsa ziyaret edenlerce.

 

Unutulmamalı ki bir gün aynı duruma bizlerden biri de düşebilir.

 

Mustafa Dumlu

Please publish modules in offcanvas position.